PARTNERİNİZİN ANNESİ/BABASI GİBİ HİSSETTİĞİNİZ OLUR MU?
Duygusal olarak olgunlaşmamış, sıklıkla çocuğu değil de dert ortağıymışçasına sorunlarını dinlemek durumunda olduğumuz veya küçük bir çocuk olarak ebeveyn ihtiyaçlarını karşılamaya programlandığımız, bize fazla gelebilecek konularda sıklıkla yardım istenen durumlara maruz kaldığımızda;
Ebeveyni mutlu etmek, yardım etmek bizi iyi hissettirir fakat bunlara yoğun maruz kaldığımızda duygularımızı gösterememe, yaşımızdan büyük sorumlulukları yüklenme veya yaşıtlarımızdan hızlı olgunlaşma hissi vb. gibi durumlar yaşayabiliriz. Böylece, değerimizi “yardım etme” eyleminin belirlediğini düşünebiliriz. Hayatımıza aldığımız partnerimizle ilişkimizde de aynı rolü üstlenebiliriz.
Yaşantılarımızı tekrar sahneleyerek rolümüzü sürdürme veya ebeveynlerimizi partnerimiz üzerinden affetme gayreti içerisinde olabiliriz. Ya da belki düzeltilemeyen ebeveynimizi ilişki içerisinde, bu sorumluluğu da üstlenip farkında olmadan partnerimiz olarak düzeltmeye çalışıyoruzdur? Bunlar ve daha birçok sebep benzer ilişki deneyimlerine bizi itebilir. Bilinçdışı bir şekilde anne ve babalarımızla benzer ilişki örüntülerini, yetişkin ilişkilerimize de yansıtırız. Farkında olmadan onlar için olmaya çalıştığımız çocuk, bir yetişkin olarak da o çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak adına bu ilişkileri benzer biçimde sürdürebilir.
İlişkilerinizde eksik olanı tamamlamak mı yoksa birbirinizi tamamlamak mı? Odaklanılması gereken önemli sorulardan.
Erich Fromm’da şöyle söylemiş: “Bir insana kendi kendime yetemediğim için bağlıysam, o kişi ancak bir can simidi olabilir, aradaki bağın sevgiyle hiçbir ilgisi yoktur. Mantığa aykırı görünse de yalnız kalabilme becerisi, sevme becerisinin koşuludur.”
Yani, bilinçsiz bir biçimde içinizdeki geçmişten gelen boşlukları dolduracak bir yardım eli olarak gördüğünüz partneriniz yalnızca yardım eli olarak kalır, içinizdeki boşlukları fark edip kendinize yetebildikten sonra birisine ancak koşulsuz sevgi duyabilirsiniz.