ATATÜRK’ÜN VAHDETTİN’E YARDIM EDEMEMESİNİN NEDENLERİ

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Atatürk’ün umumi katibi Hasan Rıza Soyak’ın yaşadığı bu hatıra bir insanın ne durumdan ne duruma geldiğini gözler önüne seriyordu.
Olay Çankaya Köşkünde geçiyordu.
Hasan Rıza Soyak günlük evraklarını Atatürk’e takdim ederken evraklar arasında Mısır’dan eskiden tanıştığı bir Osmanlı paşasından da bir mektubun bulunduğunu ve paşanın Atatürk’e hitap ettiği bu mektupta; San Remo’ya gidip Vahdettin’i ziyaret ettiğini ve konuşma esnasında Vahdettin’in Atatürk’ten sitayişle, hürmetle bahsettikten sonra, Vahdettin’in sözlerinden hal ve tavrından maddi sıkıntı içinde bulunduğunu ve yardıma ihtiyacının olduğunu anladığını ve Atatürk’ten yardımda bulunmasını rica ediyordu.
Hasan Rıza Soyak bu mektubu Atatürk’e okurken Atatürk başını salonda bulunan pencereye çevirmiş dikkatle dinliyordu.
Mektup bitince başını çevirdiği zaman gözlerinin dolu olduğunu gördüm ve bir an durduktan sonra bana;
‘Gördün mü dünyanın halini çocuk, nerede o haşmet, nerede o azamet, nerede o saltanat… Şimdi hepsinin yerinde yeller esiyor.
Hiç bir şeye güvenilmez.
Bundan dolayı hayatta daima çok ölçülü olmak lazımdır.’
Dedi ve bir müddet düşünceye daldı.
Çok müteessir olduğu her halinden belli oluyordu.
Nihayet bu zaaf ve merhamet hislerine hakim oldu, tekrar söze başladı.
‘ -Nasıl yardım edilebilir?
Benim şahsi servetim yok. Devlet hazinesi de fakir. Memleketin en mamur yerleri de bilhassa son hayat, memat mücadelesinde harap oldu. Bu itibarla, zengin olsa da devlet hazinesinden yardıma hakkımız yok. Diğer taraftan bahis mevzuu olan zatın hataları yüzünden, batan hak ve müdafaası için boğuşmak mecburiyetinde kalarak şehit olan memleket evladının yetim bıraktığı yüzbinlerce devlet yardımına muhtaç insan var. Binaenaleyh, bu bahsi kapatalım çocuk… Yalnız mektubu bir vesika olarak sureti mahsusa da hıfzediniz.’
Şeklinde açıklama yaptı ve bende bu mektubu ‘sureti mahsusa da emir buyurulmuştur’ kaydı koyarak hususi kaleme tevdi ettiğimi hatırlıyorum.
Hasan Rıza Soyak’ın bu hatırası bize ‘Ne oldum dememeli ne olacağım demeli’ adlı bir Türk atasözünü anımsattı.
Demem o ki; İnsan içinde bulunduğu zenginliğe, varlığa ve mevkiye bakıp böbürlenmemeli, başkalarını küçük görüp eziyet etmemeli, sonunda kimin ne hallere düşeceği önceden kestirilemediğini unutmamamız gerekir.
KAYNAKÇA: Hikmet Bil
Atatürk’ün Sofrasında – Ekicigil Tarih Yayınları: 1 İstanbul

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!