ÇEVRENİN KORUNMASI

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Demokrasi kurallarının uygulandığı ülkelerde bireyler eğitim ve nitelik yönünden çağcıl bir duruma geldikleri için öteki konularda olduğu gibi yaşadıkları çevreye karşıda son derece dikkatli davranırlar.
Çünkü bu toplumlar çevrenin düzenli bir şekilde olmasına büyük önem verirler.
Ancak bazı toplumlar var ki yaşadıkları çevreye karşı son derece acımasızca hareket ederek yaşadıkları çevreyi yaşanmaz bir duruma getirirler.
Bunların örneklerini ülkemizde görebiliriz. Örneğin: herhangi bir kentin en verimli tarım arazilerini imar planlarında yapılan bir değişiklikle ticari alan şekline sokarak AVM yaparlar.
Ya da doğa harikası olarak Tanrının biz insanlara bahşettiği o güzelim yeşil alanların üzerinde bulunan ağaçları, doğal bitki örtülerini sırf para kazanmak uğruna katledip o alanlara oteller, moteller, rezidanslar yaparak maden ve taş ocakları da açarlar.
Örneğin: Artvin Cerattepe’de altın ve bakır çıkartmak için maden işletilmek istenmesini doğaya karşı bir katliam olarak görürüz.
Güncel olan bu konu Artvinliler kadar tüm çevreye duyarlı vatandaşlar tarafından da ilgiyle ve önemle takip edilmektedir.
Umut ediyoruz adı bilinen firmaya ait verilen maden arama ruhsatının iptal edilmesi en büyük dileğimizdir.
Üzerinde durmak isteğimiz esas konuya gelince; her ne kadar çevrenin korunmasına dair Anayasamızın 56. Maddesinin 1. Ve 2. Paragraflarında yer alan hükümler ile 2872 sayılı Çevre Kanununda yer alan hükümlere göre toplumun sağlıklı bir çevrede yaşaması için Devlete ve vatandaşlara bu konularda uyulması gereken kurallar koyulmasına karşın bazı çıkar gurupları sayesinde yaşadığımız çevreyi ağaçları keserek, gölleri ve akarsuları kurutarak yaşanmaz bir duruma getirdikleri görülmektedir.
Düşünebiliyor musunuz katledilen bu çevre bir daha aynı duruma gelecek mi?
Bu konu üzerinde Sayın Bekir Coşkun’un 19.04.2009 tarihinde Hürriyet gazetesinde yayınlanan ‘Gazoz İçen Sincap ‘ adlı makalesinde yaşadığımız çevreyi hiç koruyamadığımızı açıklayarak şöyle diyordu;
‘Bakın; yağmurlar kesildi, nehirler boyalı akıyor… Kıyı ormanları bitti… Yeşil alanların tümüne beton binalar konduruyorlar… Kumsallar naylon torbalarla dolu… Deniz hala fosseptik olarak kullanılıyor… Madenciler ormanları sökmeye devam ediyorlar.
Çevreyi en hızlı tüketen ülkedir Türkiye…’
Sayın Bekir Coşkun’un yazdıkları bu ifadelere katılmamak elde değil. Aradan yedi sene geçmesine karşın toplum olarak bizler var olan çevrenin korunması konusunda duyarlı olduğumuz söylenemez.
Yapıcı değil yıkıcıyız. Çevremizi genelde hem koruyamıyor hem de temiz tutmuyoruz.
Esasında çağdaş bir kentleşmenin olmazsa olmaz koşullarından biri olan tüm yeşil alanların daha da arttırılması gelmektedir.
Kentleşme yeşil alanların yerine örneğin rezidanslar yaparak o yerin betonlaşması demek değildir. Kentleşme insanların doğaya saygı göstererek o kenti talan etmeden yaşaması demektir.
Unutmayalım var olan çevrenin (yeşil alanların, göllerin, akarsuların ) korunması toplumun bu konuda bilinçlenmesi ile olasıdır.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!