YERLİ OTOMOBİL MESELESİ

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Devrim’le başlayıp unutulan ‘yerli otomobil’ özlemimiz şimdilerde haklı olarak yeniden gündeme oturdu.
Biz neden otomobil yapamayalım sorusunun cevabını arıyoruz.
Öyle ya, dünyadaki birçok ülke milli bir marka oluşturduğu halde, bizde tık yok.
Peki, durum gerçekten böylemi?
Bence hayır. Otomobil konusunda devletin onca imkânı varken başaramadığını, halkımız kendi gayretleriyle yapalı yıllar oluyor.
Otomobil konusundaki milli markamızın ‘Hacı Murat’ olduğunu, direksiyonu simit zannetmeyen herkes bilir.
Bu yarış, taa yetmişli yıllarda başlamıştı.
Anadol ve Fiyat 124 arasında geçen kıyasıya rekabetin galibi, isim değişikliğine gidip milleti can evinden vuran ‘Hacı Murat’tı’
Parfüm ve deodorant bilinmediği için hacı yağı milli kokumuz, ,  ‘Hacı Murat’  milli otomobilimiz olmuştu.
Anadol’la eşeği bir arada tutmanın zorluğunu bir türlü aşamayan çiftçilerimizse tercihini renodan yana kullandı.
Dağlık ve kırsal kesimin gözbebeği reno ile hemşerisi pejo arasındaki yarışı OYAK farkıyla reno kazandı.
Her türlü marka ve modeli kendimize benzetmeye başladığımız yıllardı.
Tartarini, BRC gibi firmalar LPG modellerinin ARGE çalışmalarına başlamazken keşfetmişti Bakkal Sadık amca tüplü arabayı.
Skoda pikabına evdeki milangaz tüpünü bağlayıp vanayı da açtı mı tamamdı. Birkaç küçük patlama ve geğirmeden sonra canavar gibi kaçıyordu.
Skodaların kendine has o duruşundan öylesine etkilendik ki, bacakları eğri olanlara Skoda bacak yakıştırmasını yaptık.
Zaten o yıllardan aklımda kalan bir Skoda birde Fenerli İlyas.
Macit’e “beni otomobillendir yoksa havanı alırsın” diye seslenen sosyete hatun tiplemesi ise hiç tutmadı. Bu kadar maço bir toplumda kaç kadın bu sloganı kullanabilirdi ki?
Hemen her markayı değiştirdiğimiz yıllar başladı. Devir, eli makas tutan kaportacıların devriydi.
Doğan görünümlü şahin, şahin görünümlü serçeler otomobil sektöründeki Mındıkoğullarının altın yıllarıydı.
Wokswagenin adı tosbağa olmuştu ama “Düldül” diyenlerde azımsanmayacak sayıdaydı.
Alırsın Ford olursun Lord.
‘Düzde ekme beni, rampada öperim seni’ kamyoncuların gözde markaları oluvermişti.
Kaderimse çekerim, derbeder, çilekeş, ağla gözlerim, gibi arabesk modellerimizin yanı sıra; Gidişime yollar, duruşuma kızlar hasta!
Gönlünde yer yoksa bana güzelim; fark etmez ben ayakta da giderim.
Kız dediğin taktın mı kola yakışmalı, çaktın mı duvara yapışmalı!
Gibi birçok ulusal marka uydurduk.
Traktör sektöründe iki markanın kıyasıya yarış ise şu iki marka arasında geçiyordu. Miras değil alın teri ve babam sağ olsundu.
Sonra dünyayı kasıp kavuran lambada şarkısıyla birlikte Lada markalı araçlarla tanıştık. Samara’yı bağrımıza basıp kabullendik.
Sırayla çoğaldı çekik gözlüler.
Doksanlı yıllarda yerli otomobil arzusuyla yanıp tutuşan bizlerin umudu oldu Jet Fadıl.
Daha araç üretilmeden fotoğrafları dört bir yanı süslemeye başladı.
Avrupa’da yayın yapan Türk kanalları kiralanıp reklâmlar, Milyon marklar toplanıp anlaşmalar yapıldı. Aradan yıllar geçti. Mark’ta Fadıl’da buhar olup gitti.
Geriye ise İMZA için atılan imza sahiplerinin feryadı kaldı.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!