URFA KÜNCÜSÜ-Sudi Çandır

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

    “Bizler, o dar sokakta oynayan küncü (susam) gibiydik. Yazgının eli, bizi boz bir tarlaya savurdu.
    Benim şansım vardı. Bir yağmur tanesine denk gelip, gövdesiz cılız sadece bir mevsimlik bir küncü otu olsam da” diye süren yazısını bir solukta okumuş ve susama küncü dendiğini ilk o yazısından öğrenmiştim.
     Eğer yüreğinin kapılarını ardına kadar açmışsa, bir yudum su, bir nefeslik hava gibidir kaleminden kâğıda akanlar.
     Kimi zaman sararan bir yaprağın dönüp dolaşıp onun avuçlarına konmasını sorguladı, kimi zamansa karnını doyuran çocuğun ‘yavan’ ekmeğini.
Onun, kadife yeşili yüreğine sürülen kızgın bir ütü gibidir sonbahar.
Yeşile sevdalıdır.
Avuçlarına düşen her yaprak bir dalı öksüz bırakmıştır çünkü…
Eylül vurgunu yüreğinden göçüp gidenleri anar.
 Her yaprak dökümünün bir son olduğunu bildiği içindir ki,”Ben bu sonbaharları sevmiyorum gülüm” der.
Aslında sevmez politikayı.
Ancak politik oyunların sevdiklerine, ağaca, ormana, çakıl taşına, şırıl, şırıl akan dereye, sincapların fındığına, ağaçkakanların yuvasına uzanmasına bozulur.
Canı yandıkça, canı yananların koruyucusu oldu.
Tuz gölünü kurutanlarla onu dokuz köyden kovanlar aynı insanlardı.
    Göbeğini kaşıyan adamlarlaydı kavgası.
 Ama ‘kızdılar, bağırdılar, çağırdılar, “Ey halkım bizi küçük görüyor, sizi küçük görüyor” diye şikâyet ettiler, alkışa aldılar.
Onlar farkına bile varamadı şikâyet edilen adamın kendi haklarının yılmaz bir bekçisi olduğunun.
 Koca, koca adamlar: Göbeğini kaşıyan adam tabirinin fiziksel bir tanım değil, sosyal bir tespit olduğunu bile anlayamadılar.
   Çünkü insanların göbekleri yerine başlarını kaşıması işlerine gelmeyecekti.
Düşünen insan sorgular..
Sorgulayan insan gerçeğe yaklaşır.
Gerçeği öğrenen insanı ise kandıramazlardı.
Yazar olmak birilerine dalkavukluk etmek değildir.
Ara sıra gerçeğe açılan pencereleri yoktur onun.
Gerçeğin çırılçıplak ortasında olduğu içindir ki hep kovuldu köylerinden.
Ama hiç yılmadı.
Birinci köy.
İkincisi.
Üçüncüsü derken..
En son dokuzcu köyden de kovulunca bizlerin, onu çok seven okurlarının yüreğine yani ‘onuncu’ köye sığındı.
Adam göbeğini kaşıdı.
Sevmiyordu başını kaşıyanları.
Başını kaşıyanların, göbeğini kaşıyanları uyandırmasından hoşnut değildi.
“Bi taraf olanı bertaraf ederim” diye açıkça tehdit etti.
Sonra kaldırıp telefonu emir verdi,” Bekir Coşkun’a yazdırmayın”
Onu dokuz köyden kovanlar, bizim köyümüzün yanına bile yaklaşamayacaktır.
Ulu çınarımız yine bize dönecektir.
Çünkü onun yüreği ‘sevgiyi, doğruluğu ve gerçeği’ yazar.
Ya diğerleri!
Onlar, onlar ne yazar?
Bekir Coşkun’a saygılarımla, yolunuz mavi olsun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!