SOSYAL YAŞAMI DÜZENLEYEN KURALLAR
Toplum olarak okuma ve yazma kültürümüz fazla gelişmediği için yaşadığımız olaylara karşı genelde kulaktan dolma bilgilere göre hareket ederek fikir yürütüyoruz.
Fikir yürütürken bazen istenmeyen olaylar da meydana gelmektedir.
Bunun için sosyal yaşamı düzenleyen kuralların neler olduğunu bilmemiz ve buna göre davranmamız gerekmektedir.
Bu konuyu birkaç kez Mahmutlar Post gazetesinde dile getirdim ama konunun önemi nedeni ile bir kez daha yazmayı faydalı görmekteyim.
Bilindiği üzere sosyal yaşamın barış ve sükun içinde geçmesi bir takım sosyal kuralların varlığına bağlıdır.
Bu kurallara uyulmadığı takdirde toplumda bunalımlar oluşur.
O zaman “bileğine“ ve “parasının kuvvetine“ güvenen kişiler fiziki ve ekonomik yönden zayıf olanları ezmeye ve sömürmeye başlar, engellenemediği takdirde sosyal yaşam bizler için çekilmez bir hale gelir.
İşte sosyal yaşamda arzulanan bir düzeni sağlamaya yarayan bazı kurallar bulunmaktadır.
Bunları, Din, Etik (Ahlak). Görgü ve Hukuk kuralları olmak üzere dört grupta toplayabiliriz.
Bu kuralları ayrıntıya girmeden açıklarsak;
Din kuralları, Tanrı tarafından konulmuş olan bir takım emir ve yasakları
içerir. Tanrı ile o’nun kulları olan insanlar arasındaki ilişkileri düzenler. Bu kurallar “uhrevi“ münasebetlerdeki ilişkilerdir.
Gerçekten insanların kutsal bir varlığa (Tanrı ve o’nun peygamberlerine) inanmaları ve ibadet etmeleri bu kuralları kapsar.
Uhrevi ilişkilerin yanında “dünyevi“ münasebetleri de bu kurallar içinde gösterebiliriz.
Bütün dinlerde insanların birbirleri ile iyi geçinmeleri, onlara karşı kötü hisler beslememeleri, onların canına, malına ve ırzına göz dikmemeleri, yalan söylememelerini bu kurallara örnek gösterebiliriz.
Bu kurallara aykırı hareket edenlere karşı verilecek tepki manevi olup bunu da günahkar olma ve öbür dünyada Tanrının öngördüğü cezalara çarpılma şeklinde değerlendiririz.
Etik (Ahlak) kuralları, sosyal yaşamda kişilerin birbirleri ile olan ilişkileri düzenler. Kişilerden bir kısmı “kendi nefislerine“ karşı nasıl davranmaları gerektiğini belirler ki buna “öznel“ etik kuralları denir. Bir kısmı ise sosyal yaşamda kişilerin biribirleri ile ilgili olan ilişkilerindeki davranış tarzıdır. Bu tarza “nesnel“ etik kuralları denir.
Yoksul durumda olan bir kimsenin yardımına koşmayı buna örnek olarak gösterebiliriz.
Bu kurallara aykırı hareket edenlere karşı yaptırım manevi olup bu da ayıplama ya da küçük görme şeklinde kendini gösterir.
Görgü kuralları, bir kimsenin belli bir olayda ne şekilde davranması gerektiğini gösterir. Örneğin; bir toplantıda konuşurken, bir ziyafette yemek yerken nelere dikkat edeceğiz, nasıl davranacağız gibi kuralları görgü kuralları belirler.
Bu kurallara aykırı hareket edenler hakkındaki yaptırım manevi olup, bu durumu yaratan kişileri cahil, görgüsüz olarak değerlendiririz.
Hukuk kurallarına gelince, kişiler öteki sosyal kurallar da olduğu gibi kendilerini serbest hissetmezler. Çünkü bilirler ki hukuk kurallarına uymadıkları takdirde karşılaşacakları tepki günahkar olma, ayıplama, alaya alınma, saygısızlık ya da görgüsüzlükle itham edilme şeklinde olamayacaktır. Kendilerini yazılı olan hukuk kurallarına uymaya zorlayacaklardır.
Örneğin bir kimseyi yoksulluk içinde bulunan anne ya da babasına yardım etmeye zorlayamazsınız. Ancak maddi yaptırımı olan hukuk kuralları devreye girince durum değişir.
Esasında hukuk kurallarının koyduğu emir ve yasaklar öteki sosyal kuralların koyduğu emir ve yasaklarla bağlantılı olup büyük ölçüde benzerlik gösterir. Örneğin; birinin canına, malına ve ırzına göz dikmek din ve etik kurallarınca yasaklanmıştır. Aynı eylem ve davranışların da hukuk kurallarınca yasaklandığı görülmektedir.
Bunlara benzer sayısız örnekler verilebilir. Burada önemli olan toplumun, birbirleri ile bağlantılı olan ve büyük ölçüde benzerlik gösteren bu kurallardan özellikle huhkuk kurallarına uyması gerekmektedir.
Çünkü hukuk kuralları yaşamın temelidir.
2013 yılının herkese sağlık ve mutluluk getirmesini içtenlikle dilerim.