LAİKLİK İLKESİNİN ANAYASA DA YER ALMASI

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

1924 Anayasası’nın 2. maddesi 5 Şubat 1937 de yapılan bir değişiklikle;
“Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılâpçıdır. Resmi dili Türkçedir. Başkenti Ankara şehridir.”Şeklinde değiştirilmişti.
Bu değişiklik, devlet yönetiminin bütünleştirilmesi yolunda başlatılan sürecin tamamlanması yönünden de simgesel bir önem taşıyordu.
Bu değişiklik yapılmadan önce yine 1924 Anayasası’nın 2. maddesi “Türkiye Devletinin dini, din-i İslamdır, resmi dili Türkçedir; başkenti Ankara şehridir” şeklindeydi.
Bu kez bu madde 10 Nisan 1928 tarihinde yapılan bir değişiklikle “Türkiye Devletinin resmi dili Türkçedir. Başkenti Ankara şehridir.” Şeklinde değiştirilmişti.
İşte demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan laiklik ilkesi 1928 yılından başlamak kaydıyla 1937 yılında ve 1924 Anayasası’nda yer almıştı.
Bu ilke, gerek 1961 gerekse 1982 Anayasaların da yer alarak önemini korumuştur.
Anayasa da laiklik ilkesinin varlığı o ilkenin demokrasiye verdiği önemin bir göstergesidir.
Bu ilke 1982 Anayasası’nın gerek başlangıç gerekse 2., 24. ve 174. maddelerinde ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır.
Başlangıç bölümün de laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı,
2. madde de laiklik ilkesinin Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer aldığı,
Din ve vicdan hürriyeti arasında yer alan 24. madde de ise “Kimse devletin sosyal, ekonomik, siyasi ve ya hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma ve ya siyasi ve kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini ve ya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”
Hükümleri yer almıştır.
Bununla birlikte devrim yasalarının korunmasını kapsayan 174. maddesin de ise Türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetini laiklik niteliğini korunması amacıyla çıkartılan devrim yasalarının laiklik ilkesinin varlığı üzerinde önemli yer tutmaktadır.
Bunları neden dile getiriyoruz?
Bizim gibi okuma ve yazma kültürünü benimsemeyen ve kulaktan dolma bilgilerle hareket eden toplumlar da laiklik ilkesi gün geçtikçe daha da önem kazanmaktadır.
Bunu bilen siyasetçiler, özellikle kutsal din ögesini kendi politik çıkarları doğrultusun da kullandıklarını söyleyebiliriz.
Örneklerini vermeye gerek yok.
Bunları çok partili hayata geçtiğimiz günden bu yana günümüze kadar görmekteyiz.
Sonuç:
Toplumun bu konularda bilgili ve bilinçli olması için Anayasamız da yer alan laiklik ilkesini bilmemiz ve ona göre hareket etmemiz gerekmektedir.
Unutmayalım; bilgili ve bilinçli toplumlar güçlü olur.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!