KÖŞE BOŞ KALMASIN DİYE YAZDIM
Aslında bu hafta size hayatımda aniden, bir selin dağlardan kopup gelmesi ve önüne kattığı ne varsa alıp götürmesi gibi, dünyamı basan ve ben de ne varsa alıp götüren bir olayı anlatacaktım ama çok denedim, yazdığım hiçbir metini beğenmediğim için bu olayı anlatmayı gelecek haftaya bırakmak zorunda kaldım.
Doğrusu yazı da veremeyecektim! Yazıya yoğunlaşmak ne mümkün! Müdürümüz Fatma Erdem Hanım’a , “Fatoş, güzel gözlü kardeşim, bu hafta yazı veremeyeceğim” dedim. Tabii siz müdür fırçası nasıl bir şey bilmediğiniz için Fatoş Hanım’ın “olmaz Orhan Bey, ben yerinizi ayırdım. Yazıyı bekliyorum” derken ne ima ettiğini anlamazsınız. Müdüre Hanım’ın korkusuna yazıyorum. Kısa tutacağım. Dereköy’den, rahmetli dostum, Mehmet Kara’nın hikayesidir:
ALANYA MAPUSHANESİ’NDEN
Lo lo Kara Mehmet
Ne buğday ister, ne himmet.
Güvendiği yalnız devlet.
Bizim Mehmet, Kara Mehmet.
İkibin’e bir kala,
Ayakta çarık, şalvarda yama.
Paldır küldür gidiyor sona.
Vara Mehmet, gele Mehmet.
Gelinlik kız gibi dönüyor Kara Mehmet.
Alanya vatanı, torosdağı,
El kapısında geçmiş gençlik çağı.
Altmışından sonra mahpusa uğradı ayağı
Yat ha Mehmet, Kalk ha Mehmet
Sana ne hâkim acır, ne de devlet.
Geçenlerde düşümde gördüm.
Mektup yazıp halı sordum.
Eyvah, eyvah ölümünü duydum.
Azrail çağırmadan varıyor Kara Mehmet.
Anlaşıldı şimdi çürüyor Kara Mehmet.