İNSANLIK KAYBEDECEK
7 Haziran seçimlerinden bu yana acısız günümüz geçmiyor.
Eskiden söylenegelen bir söz vardır.
Hani derler ya; “at izi, it izine karıştı” diye.
Bu sözcüğe yeni boyut kazandırdık.
Bana göre; “karınca izi, fil izine karıştı”..
Zaten “büyük ağabeyler de” öyle istiyordu ve nihayet sayemizde başardılar. Helva yapmak için bütün malzemeler hazırlandı. Çok yakında Türkiye’nin helvasını büyük ağabeyler kurtlar sofrasında pay etmeye başlayacaklar.
Hani Libya’da olduğu gibi.
Hani Mısır’da olduğu gibi.
Hani Irak’ta olduğu gibi.
Hani Suriye’de olduğu gibi.
Bakalım Türkiye pay edilirken; kan, kin, nefret söylemlerini söylemeye devam edebilecek miyiz?
Anlaşılan büyük ağabeylerin yıllardan beri çeşitli ülkelere “demokrasi getireceğiz” diye uyguladığı “ortam yaratma planından” hiç kimse ders almamış.
Ne zaman ki; Suriyeli mültecilerin durumuna düşersek sanırım o zaman ancak anlayabileceğiz.
“Allah korusun” diyeceğim ama; Yüce Allah, en üstün yaratık olarak biz insanları özenerek yaratmış ve kafa tasımızın içerisine beyin koyup, akıl melekesi ihsan etmiş ki, insanlığı yücelterek yaşadığımız dünyayı daha da güzelleştirelim diye…
Biz ne yapıyoruz?
Aklımızı kullanarak yapabileceğimiz şeyleri bile, Allah’a havale edip işin içinden sıyrılmaya çalışıyoruz.
Evet, görülüyor ki, “insanlığı yok sayarak utandırıyoruz”.
Yani, insan olmanın özellikleri bizlere ağır geldiği için taşıyamıyoruz ve doğru kullanmıyoruz.
Aklımızı kullanmak yerine, mensubu olduğumuz akımın temsilcisi rolündeki kişinin söylemlerini koşulsuz kabul edip benimsiyoruz. Yani, aklımızı o kişinin kumandasına bağlamış oluyoruz. Dolayısıyla “ben” olmaktan çıkan garip bir yaratık oluyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Ankara’da bir katliam oldu ve yüze yakın insanımız hayatını kaybetti.
Neyi tartıştığımıza gelince;
Tabutun içinde cansız yatan bedeni değil de, tabutun üzerine konulmuş, aslı bez parçası olan bir nesneyi tartışıyoruz.
Ülkemizin neden yirmiye yakın terör örgütlerinin barınağı haline getirildiğini sorgulayacağımıza, “benim terör örgütüm seninkinden iyi” aymazlığını tartışıyoruz.
Neden hükümet kurulamadı? konusunu sorgulayacağımıza, “benim tipim değilsin” garipliğini tartışıyoruz.
Yani insanlığı yok sayıp utandırıyoruz…
Bu örneklemeleri yeterli görüyor, çok fazla detaya girmek istemiyorum.
Bu günlerde sayın Cumhurbaşkanımızın bir yakarışı ilgimi çekti.
Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki;
“Hiçbir ülke Cumhurbaşkanı benim kadar hakarete maruz kalmadı. Şahsım, ailem ve çocuklarım acımasızca eleştirildi ve hakaret edildi” diyor.
Ben de katılıyorum sayın Cumhurbaşkanımızın bu sözlerine.
Ve hemen aklımı kullanmak geliyor aklıma…
Ve aklıma soruyorum..
Neden? diye.
Ve diyorum ki;
Ya bizde bir yanlışlık var,
Ya o ülkelerde…
Ya bizim “dürüstlük” anlayışımızda bir yanlışlık var,
Ya onların “dürüstlük” anlayışında bir yanlışlık var.
Ya bizim “siyasi ahlak” anlayışımızda bir yanlışlık var.
Ya da onların “siyasi ahlak” anlayışlarında bir yanlışlık var.
Türkün, kürdün, lazın, çerkezin, alevinin, sünninin, ateistin kol kola girip halay çektiği, barış dolu, kardeşlik türkülerinin birlikte söylendiği, insanlık kokan güzel günlerin hayali bile bir insanın mutlu olmasına yetiyor.
Bu duyguda birleşemiyor isek, “büyük ağabeylerin kurtlar sofrasında” pay edilmeyi hak ediyoruz demektir.
Bu oyun bozulmazsa,
1 Kasım seçimlerinde kim kazanırsa kazansın.
İnsanlık utanacak.
İnsanlık sınıfta kalacak.
İnsanlık kaybedecek.
Ülkemiz kaybedecek.