ENGELLİLER VE BİZ (II)

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Medeniyet anlayabilmektir. Medeniyet İnsan olduğumuzun bilincinde olabilmektir. Medeniyet, hayata, başkalarının da varlığından haberdar olarak bakabilmektir. Bencillikten uzak, ben değil biz duygusunu yaşamak ve yaşatmaktır; en azından böyle bir arzudur. Tabiatı hoyratça kullanmamaktır. Kullandığımız her şeyde başkalarının da hakkının varlığını düşünmektir. Hepsi benimdir anlayışından sıyrılıp “Biz birlikteyiz ve paylaşmadan yaşayamayız” diyebilmektir. Paylaşmada ölçümüzün, bize insanlığımızı öğretmek için gelen Hz. Peygamber Efendimiz”in, “Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir” buyruğunun olduğunu ve bunun bizim Müslümanlar olarak temel paylaşma prensibimiz olduğunu kavrayabilmektir.
Müslüman medenidir. Çünkü İslam bencilliği reddeder. Müslüman diğergamdır. Önce kendisini değil başkalarını tercih eder. Çünkü bilir ki başkalarının varlığından haberdar olduğu sürece kendisi vardır. Komşusu veya içinde yaşadığı diğer insanlar mutlu olduğu sürece kendisi de mutludur. Mutluluğun paylaşılmadan yaşanamayacağını, başkaları mutlu olmadan kendisinin mutlu olamayacağını bilen insandır. Mutluluğun ancak mutlu ortamlarda tadılabileceğinin farkındadır.
İçinde yaşadığımız mahallemizde, köyümüzde ya da şehrimizde, bizim ilgi ve alakamıza muhtaç insanlar var. Kimisi maddi desteğe, kimisi ilgi ve sevgiye, kimisi bilgi ve görgüye ihtiyaç duyar. Hepimiz bir diğerimize muhtacız. Zira insan toplu yaşamaya mecburdur; öyleyse başkalarına muhtaçtır. Hayatı yalnız sürdürebilmek imkânsız denecek kadar zordur. En azından insanın niçin yaratıldığı gerçeğine terstir. Maalesef toplum olarak, ne kendi muhtaçlığımızın ne de bize muhtaç olanların farkındayız. Çevremizi ve bizden beklentileri olan ya da ilgilenmemiz gerekenlerle alakayı ihmal ediyoruz. Bilhassa bunlardan en çok göz ardı ettiğimiz kesim engellilerimizdir. Aslında bu geçmişten gelen toplum kültürümüzde var. Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin onca tenbihleri Müslüman topluma değilmiş gibi gelişen toplum anlayışımızda var. Onların hayata tutunabilmelerinin, toplumun bir ferdi olarak ben de varım diyebilmelerinin bizim onları anlayabilmemize bağlı olduğunu bir tülü kavrayamayışımızda gizli. Şimdiye kadar onları anlayamadık ve onlar için bir şeyler yapamadık. Son yıllarda onlara özel bir takım çalışmalar var. Yeni yeni bazı imkânlar sunuluyor. Resmi makamlar bu çalışmalara öncülük ediyor. Ama özel kurum ve kuruluşların da katkısı, çalışmaların yaygınlaşması açısından çok önemlidir. Bilhassa sivil toplum kuruluşları ciddi destekler vermelidir.
Müslüman olarak bizler, dinimizin onlara tanıdığı geniş müsamahayı içimizde yaşatmalıyız. En önemlisi engellisi olan ailelerden haberdar olmalıyız. Onların yaşadığı sıkıntıların hafiflemesi için desteğimize ihtiyaçlarının olduğunu unutmamalıyız. Günlük yaşantımızda engellilerin bizim anlayış ve müsamahamıza ihtiyaçlarının olduğunu bilmeliyiz. Bilhassa toplum içinde ya da ortak kullanım alanlarında bizim yardım ve anlayışımız, onların sıradan bir hakkını teslim etmemiz manasına gelir. Şehrimizde cadde ve sokakların kullanımında onlar için ayrılan yol ve mekânların, park alanlarının onların doğrudan hakkı olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Engelli olmanın ve engelli yaşamanın ne olduğunu anlamak gerek.
Her engelli noksan tarafı ile bizim yardım ve alakamızı bekler. Onlar topluma yük değil, aksine varlıklarıyla kendimizi bulduğumuz velinimetimizdir. Onlar, kendimizi anlayabilmemiz bakımından, toplum içinde ortak yaşama anlayışımızın kilometre taşlarıdır. Yani toplum olarak ne kadar medeniyiz ve ne kadar insani yaşıyoruz düşüncelerinin ölçüleridir. İçimizde yaşayan engellilerinin yaşama sevinci kadar medeniyet sahibiyiz demektir. Medeniyet ölçümüz, toplum içinde yaşantılarını sürdürebilmek için başkalarına muhtaç olanların hayatlarından memnuniyetleri olmalıdır. Bu sebeple, hem engellileri ve yakınlarını anlamamıza mani zihnimizdeki engelleri, hem de çevremizdeki fizikî engelleri kaldırmalıyız. DİB Din Eğt. Gn. Md. Prof. Ali ERBAŞ hocamızın naklettiği gibi (Diyanet Aylık Dergi, Ekim 2012.) nitekim Hz. Peygamber herhangi bir engellinin (âmânın) yoluna engel olanları kınamış, onları yoldan saptıranları, kasten yanlış yola yönlendirenleri lanetliler içerisinde değerlendirmiştir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 217, 309, 317.) Bir engelliye kırk adım attırana cennetin vacip olduğu, insanların en hayırlılarının insanlara faydalı olanlar olduğu Allah Rasulü’nün sık sık dile getirdiği hususlardandır.
(Feyzu’l-Kadir, 3, 481.) Hz. Peygamber’in engelli sahabilerine yönelik yaklaşımları bize örnek olmaktadır.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!