BURNUNDA KIL VAR

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

sudiÖyle bir dönem yaşıyoruz ki; Hiç kimsenin kimseye tahammülü ve hoşgörüsü kalmamış. İnsanlar patlamaya hazır birer bomba gibi.
Oysa hayatın her türlü sıkıntısına rağmen ‘inadına gülümsemek’ gerekmiyor muydu?
Gece ne kadar karanlık olursa olsun mutlaka ‘sabah’ olacak ve ‘güneş’ doğacak.
Her derdin ‘ölüm hariç’ bir devası ve şifası vardır hayatta.
Bir sıcacık merhabanın, içten ve samimi bir hal hatır sormanın kıymetini unuttuk.
Adı konmamış bir kinin ismi cismi belli olmayan bir öfke denizindeyiz.
Hoşgörü kültürümüzün en çok yara aldığı dönemlerden birini yaşıyoruz.
Birer seçmen olmak dışında siyasi görüşün bu kadar keskinleştiği tek dönemin 1980 yılıyla sona erdiğini düşünüyordum ama yanılmışım.
İnsanların kendi siyasi görüşündekilerle bile çatıştığı yılların bir daha gelmeyeceğini sanıyordum…
“Doğru ve yanlış” değerlere göre değil, kimin söylemiş olduğuyla değerlendiriliyor.
Her kesimde kayıtsız ve şartsız bir itaat oluşmuş.
“O” diyorsa doğrudur, “Bu” diyorsa yalandır diye.
Oysa “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan” değil miydi?
“Komşusu açken tok yatıp”, uykusuna bile keder getirmeyen bir millet olduk.
Bencilleştik.
Kimsenin derdi kimsenin umurunda değil.
Menfaat girdabında dönüp dolaşan, çıkarı varsa ‘dost maskesi’ takan ne çok insan var çevremizde değil mi?
Ve o ‘Vahşi Kapitalizm’ nasılda eviriverdi bizi inançlarımızın, geleneklerimizin ve göreneklerimizin ötesine.
Asık suratlı, gülmeyen, yumrukları sıkılı yürüyen insanlarla karşılaşıyoruz çoğunlukla.
Kendi içinde inatlaşan, gerçekleriyle tercihleri asla bir birini tutmayan ama ne olursa olsun “İnadım inat” diyen insanlara dönüştük.
Eskiden bilmediklerimizi sorardık, şimdi bildiklerimizi saklıyoruz.
Saygıyla, sabırla dinlemiyor, dinlesek bile kabullenmiyoruz.
Cüzdanı dolu, vicdanı boş insanlar ‘bilge kişi’’ muamelesi gördükçe batıyoruz…
‘Emek sömürüsünün adı iş bitiricilik, hırsızlık ve yolsuzluğunki iş bilirlik olmuş.
“Kul hakkı” gibi inancın kırılma noktası saydığımız değerlerimiz onu en çok savunduğunu iddia edenler tarafından yerle bir edilmiş.
Büyük bir yalan tünelinin içinden geçiyoruz.
Ankara’daki dört kişinin gayretiyle oluşan bu ayrışmayı ve kirlenmeyi nasıl aşarız bilemiyorum…
“Bizim gibi düşünmeyen herkes ölsün” diyen bir ülkede canlı insan kalır mı?
Siyasilerin kör çıkarlarına alet olup birbirimizi yiyoruz.
Yazık ettik geleneklerimize, “annem bir fincan salça istiyor” diye komşumuzun kapısını çalardık.
Bakkalımız, kasabımız veresiye defteriyle itibar görür ‘cüzdan muhasebesi, vicdan muhasebesine rakip olamazdı.
Benim çocukluğumda iki mahalle ötede biri ölmüşse düğünde davul, kınada halay biterdi. Şimdi kendinden olmayanların ölümünü düğün bayram ilan eden bir dolu insanla iç içe yaşıyoruz..
Ne kötü değil mi?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!