BRÜKSEL GÖRÜLMESİ GEREKEN TARİHİ VE GÜZEL BİR KENT

19 Aralık saat 14:00’de Ankara-Esenboğa’dan Münih bağlantılı olarak Brüksel’e hareket ettik ve rahat bir yolculuktan sonra saat 19:30’da Brüksel’e vardık.
Bu güzel kente üçüncü gelişimiz.
Görenler mutlaka bilirler, bu kent AB ve NATO’nun merkezi durumundadır.
Daha doğrusu Brüksel AB’nin ve NATO’nun başkentidir.
Tesadüf bu ya güzel bir havada Brüksel’i gezerken terör olaylarının önlemek için asker ve polislerin caddelerde dolaştıklarını gördük.
Herhalde Paris’te yaşanan ve hepimizin bildiği terör olayının bir daha yaşanmaması için yetkililer gerekli önlemleri almışlardı.
Bundan önce de bu kente geldiğimiz zaman gördüklerimizi Mahmutlar Post gazetesinde ayrıntılı bir şekilde açıklamıştım.
Ancak bizim için ilgi çekici olan diğer Avrupa şehirlerinde olduğu gibi  Brüksel’de de insan yaşamına özellikle trafikte büyük önem verildiğini görmemizdi.
Şöyleki; şehrin merkezinde yayalar trafik ışıkları olsun ya da olmasın karşıdan karşıya geçerken örneğin otomobiller anında duruyor ve yayaların öncelikle geçiş hakkına saygı gösteriyorlardı.
Bu arada şehrin merkezindeki bulvarlarda bisiklet yolu olduğu ve bu yolda bisiklete binen genç ve yaşlı kişileri de gördük.
Esasında bizim için kangren bir durumda olan trafik sorununu bu ülkeler yıllarca önce çözmüştü.
Trafik konusunda aramızda kıyaslanmayacak ölçüde farkların olduğu hemen göze çarpıyordu.
Kentin tarihi yerlerini gezerken yeni yıl nedeniyle şehrin merkezinde bulunan ve 1600’lü yıllardan bu güne kadar değerini aynen koruyan tarihi Grand Palace’ın (Büyük Meydan) yeni yıl nedeniyle ışıl ışıl yeniden düzenlendiğini gördük.
Esasında ülkemizde de böyle tarihi yerler var ama herhalde bizim özelliğimizden olacak biz tarihi yerleri bırakın öyle kalmasını fırsat bulduğumu anda ya imar planlarını değiştirerek yerine ucube rant azmanlarını (rezidanslar, AVM’ler v.d.) inşa ediyoruz ya da oteller, moteller yapıyoruz.
Bu olumsuz durum tabiatın bize bahşettiği doğa güzelliği (ovalar, ormanlar, nehirler v.d.) için de geçerlidir.
İnsan buraları gördükçe neden çağdaş bir şekilde kentleşemediğimizi hemen anlıyor.
Kentleşme ileri batı ülkelerinde 18. yy’de aydınlanma ve endüstri devrimlerinin gerçekleşmesi ile başlamıştı ama ecdadımız olan Osmanlı’lar bu devrimleri hem yakalayamamışlar hem de bu devrimlerin ne ifade ettiğini bilmemişlerdi.
İşte Atatürk bu durumu bildiği için özellikle Avrupa’dan kent plancıları getirerek bir kentin örneğin Ankara’nın planlı bir şekilde nasıl kurulacağını topluma göstermeye çalıştı ve bunda da başarılı oldu.
Ancak çok partili bir düzene geçtiğimiz günden bu güne kadar hep siyasi çıkarlar ön planda tutuldu ve kentler yağma düzenine kurban edildi.
SONUÇ
Seçimle iş başına getirilen yerel yöneticilerin özellikle bu gibi kentleri görüp buralardan örnek almaları en büyük dileğimizdir.
Tüm ulusumuzun 2016 yılını içtenlikle kutlar yeni yılda sağlık ve başarılar dileriz.