ALIŞTIR YAPIŞTIR
Hatırladığım kadarıyla; Ablanın bebesi hastaydı ve tedavi için yüklü bir miktar para gerekiyordu.
Üç ay önce işe girdiği firmanın sahibinden 150 bin Dolar avans istedi.
Adam sağdan baktı ablaya, soldan baktı ve “Bedelini ödersen veririm” dedi.
Çok önemli bir hadise değil gibi gelebilir ilk etapta.
Ama konu o kadar incelikle işlenmişti ki, akla ilk gelen bir annenin fedakârlığıydı.
“Bir anne çocuğu için nelere katlanıyor” hoşgörüsü pompalandı topluma.
Bu mevzu uzun süre tartışıldı kamuoyunda. “Ben asla yapmazdım, çocuğumda olsa önce namusum önemli” diyenlerde oldu.
“Ben çocuğum için her şeyimi feda ederim” diyende.
Yeni bir tartışma açmak için yazmıyorum….
Ama bizim toplumumuz bunu tartışıyorsa, uzun süre ağızlarda iyi ya da kötü sakız oluyorsa senaryoyu yazanlar zaten amaçlarına ulaşmış demektir.
Bilinçaltını meşgul ettiğin bir insanın değerlerine dokunuyorsan evirme çevirme teorisi başlamıştır artık.
İnsanların en kutsal bildiği değerleri aşmanın ve en onursuz davranışları bile masum göstermenin yollarından biridir “duygu sömürüsü”.
Oğlum hasta, kocam çalışmıyor, hastaneden yeni çıktım sözlerinin etkisidir dilencileri zenginleştiren.
Baldızına aşık olmuştu delikanlı.
Salya sümük ağlayıp aşkın yüceliğinde dem vurdu esas oğlan.
Aşk elbette duyguların en asaletlisi en yücesidir.
Ama el altından baldıza aşık olmayı normalleştiren bir zihniyetin dizi dizi yoluna dizilmişti izleyenler.
Bir süre sonra bunun normal bir şey olduğunu düşünmeye başladı toplum.
Kanıksadığında kabullenmiş oluyor ve olayı kendi nezdinde düşünüyorsun.
“Napsın canım adam aşık olmuş” dendiğinde baldız helalindir durumuna geliyorsun…! “Baldız baldan tatlı” diyen bir gelenekten geldiğimize asla inanmıyorum.
Sapıkça düşünceler düşüneni bağlar.
Şuraya bağlamak istiyorum; yavaş yavaş en kötüyü, en iğrenci, en kabul edilemezi, en büyük değerlerimizle harmanlayıp bir şekilde tartıştırıyorlar bize…
“Namus davasına gardaş verdiğimiz can bizim” sözlerini nasıl anlarız bilemiyorum.
O canı verelim mi, vermeyelim mi?
“Karını seviyorum” dedi hem de dümdük yüzüneee…!
“Öylemi?” diye sordu esas oğlan.
“Karımın mutluluğu için ondan vazgeçiyorum” diyerek uzaklaştı.
Fonda eksantrik bir müzik ve duygu seli..!
Sizin duygunuza emi….!
Merakla izliyor vatandaşım.
Ve sadece gelecek bölümde nelerin olacağının hesabını yapıyor.
Tüm bu olanlardan sonra bir tane geri zekâlı çıkıp “baba ve kızıyla ilgili sapıkça ve iğrenç bir soru sordu diyanette ki sözde âlime.
O âlim “aklı, inancı ve insan olmanın verdiği değerleri bile zorlayan böyle bir soruyu dini anlamda asla kabul etmiyorum.
Siz gidin tedavi olun” diyemedi.
Niye mi?
Bilinçaltı bilinçlice esir alınanların tuzak sorulara cevabı bilinçsizce olurda ondan…