YARDIM ÇAĞIR
Sosyal medyadan yazıp depremzedelere yardım etmek istediğini belirtti.
Telefon numaramı yazdım hemen dönüş yaptı ve bir marketin önünde buluştuk.
Rengi kül gibi ve morali bozuktu.
Nasıl olduğunu sordum “iyi değilim abi” dedi.
Uzun yıllardır ciddi bir sağlık sorunu yaşıyor ve olanca gücüyle mücadele etmeye çalışıyordu.
Aldığım ürünleri sepete koyarken ellerim titredi.
Elinin emeği ile geçinen, günden güne ağırlaşan hayat şartları karşısında hepimiz gibi zorlanan bir insan.
İçindeki iyilik duygusu onu yardıma çağırıyordu.
Bir insana soyadı bu kadar yakışırdı ve yakışanı yaptı Yusuf Çağır dostum…
Yaklaşık 12-13 yıldır görmediğim ama öncesinde iki çocuğunun rızkını tütün sardırıp satarak temin ediyordu.
Yine sosyal medyadan haberlestik.
Tosmur Belediye binasında gönüllüydü.
Eksikler olduğunu söyledi Akrabam Ahmet Apaydın’ın katkılarıyla alıp gittim.
Sarıldık, özlemiştik birbirimizi.
“Abi yetişemiyoruz” dedi.
Gözleri dolu dolu “Abi” diyerek başladı anlatmaya “Dün deprem bölgesinden geldiler, çok yorgun ve bitkinlerdi.
Yer temini için başvuru yaptılar ama yer yok cevabını alınca adam kaldırıma oturdu “Dama ben bittim ne param var ne enerjim” dedi.
Konya’ya yönlendirilmişlerdi.
Eşimi çağırdım “Ya alyans yada küpelerin” dedim.
Küpelerini çıkartıp verdi.
Kuyumcuya gidip parmağımdan yüzüğümü çıkarıp sattım.
Abi biliyor musun ben gümüşün bu kadar para ettiğini bilmiyordum!”
Soyadı ‘Yardım’ dostumun.
“Yazma” dedi ama nasıl yazmayayım Ali’m.
Sizler iyiliğin, karşılık beklemeden vermenin kitabını yazarken iki satırda olsa merhamete ve iyiliģe dair not düşmeden olur mu?