SORULAR CEVAPLAR-Sudi Çandır

Sevgili okurlarım, bu haftaki yazımı sizden gelen e postalara ve sokakta karşılaştığım dostlarımın sorularına ayırdım.
1- “Neden yerel sorunlara parmak basmıyorsunuz “ diye sormuş bir dostumuz.
Sevgili okurum, bu görevi Sayın İlhan’ın çok başarılı bir şekilde yaptığına inanıyorum. Ancak yerel seçimler yaklaştığında çok ses getirecek önemli konuları kaleme alacağımı şimdiden belirtmek istiyorum.
2- Sevgili Sudi Bey, sizi her hafta takip ediyorum. Yazdığınız her yazıda mutlaka Ak Parti’ye bir gönderme yapıyorsunuz. Peki diğer partilerin ve o partilerin liderlerinin hiç mi hataları yok? Sizin Ak Parti düşmanlığınızın sebebi nedir? Diye sormuş bir okurum.
Bir defa hiçbir partinin özel sempatisini ve kinini taşımıyorum. Bu güne kadar hiçbir partinin üyesi de olmadım. Dolayısıyla bir partinin taraftarı olarak bakmadım olaylara. Yani siyasette ‘bi tarafım’
Sayın Başbakan’ın ‘Bertaraf olursunuz’ dediklerindenim.
Elbette benimde, “Bağımsız, gelişmiş, eğitimli, bağnazlıktan sıyrılmış, Atatürk ilke ve inkılâplarını daha da geliştirecek, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine saygılı. Tekelleşmeye karşı, emekçileri kapitalizmin zalim dişlilerine emanet etmeyen, halktan ve haktan yana bir siyasi görüşüm var.
Geldiğimiz noktada Ak Parti’yi sadece ‘bölünmüş yol’ yapımı konusunda başarılı buluyorum.
Bu yolların yapımı için harcanan paranın en az iki katıda Telekom’un özelleştirilmesinde gelmiştir.
Özelleştirmeye karşı değilim ancak, yabancı sermaye girişinin önünü en kritik kurumları satarak açarsanız,1854 yılından itibaren Osmanlının çöküşünü hazırlayan tuzağa tekrar düşersiniz.
Dünyada her ülke önce kendi vatandaşını düşünür. Elbette ki ticari paslaşmalar ve ekonomik dayanışmalar vardır. Bütün bunların bile altında yatan tek gerçek ülkelerin kendi refahıdır.
“Globalleşiyorum” diyerek ülkenin temel taşlarını balyozlarsanız, bunun sonu kapitülasyonlara kadar gider. Ak Parti iktidardan uzaklaşıp başka bir parti gelip aynı yanlışlıkları sürdürürse bende aynı eleştirilerimi onlara yaparım bundan emin olun.
3- Belediye başkanı Sayın Ali Çelik ile görüşüyor musunuz? Seçim çalışmalarında aranızdan su sızmıyordu. Daha sonra danışmanlığını yapıp ayrıldınız ama bu konuda bizleri aydınlatacak her hangi bir açıklama yapmadınız.
Sevgili okurum, Sayın Çelik’le en son iki ay önce görüştüm. Benim açımdan bir sorun yok. Kırgınlığımda söz konusu değil. Siyasette muhalefet olmak ayrı, iktidar olmak ayrıdır. Seçimler bir ilişkinin flörtü gibidir. Kimse karşısındakinin kırılacağı davranışta bulunmaz. İktidar olmak ise evlilik gibidir.
Bir süre sonra taraflar bir birlerini daha yakından tanımış olur. Ama her zaman söylediğim bir söz vardır,”Kazanan kaybedene kadar haklıdır”…
Sayın Çelik’in yönetim biçimine ve yönetim kadrosuna saygı duyuyorum. Her yönetici nasıl başarılı olacaksa öyle yönetir. Kararı da yine halk verir.
Özellikle bayan okurlarımın, hayata dair yazılarımı özledikleri konusunda istekleri var.
4- “Sudi Bey, lütfen siz siyaset yazmayınız. Sanırım üç yıl filan oldu ‘deniz kabukları’ diye bir yazınızı okumuştum ve hala o yazıyı saklıyorum.
Ben size siyasi yazılar yazmayı hiç yakıştıramıyorum. Duygu dolu hikâyelerini ve şiirlerini bekliyorum.” Demiş bir sevgili okurum.
5- “Sevgili mavi yol, iki yıldır yolunuz hiç mavi olmadı. Ben seni sana şikâyet ediyorum. Siyaseti bırak lütfen ve özüne dön.” Demiş bir okurum.
Aynı duyguları işleyen birçok okuyucumun şikâyetlerini doğru okuduğumu belirtmek istiyorum. 
Bundan sonraki yazılarımda duygu dolu hikâyelere ve şiirlere daha çok yer vereceğim.
Ama siyasi yazılarımın da beğenildiğini olumlu ya da olumsuz eleştiriler aldığını biliyorum.
Bana düşende aradaki dengeyi korumak olacak.
Tüm okurlarıma mutlu bir hafta dileklerimle sevgilerimi sunuyorum.
Yolunuz mavi olsun