SİYASET VE AHLAK
Mecazi anlamda siyaset ya da politika kavramı bir ereğe varmak için karşısındakilerinin duygularını okşamak, zayıf noktalarından ya da aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanmak gibi yollarla iş yürütme olarak tanımlanır.
Mecazi anlamda tanımladığımız siyaset kavramı en azından demokrasi kültürünü benimsemiş toplumlarda çok önemli bir konuma sahiptir.
Böyle toplumlarda siyasete soyunan kişilerin amacı hukuk kurallarına göre topluma hizmet etmektir.
Hukuk kurallarına göre hizmet ederken de ahlak kavramını her zaman göz önünde bulundururlar.
Esasında ahlak (etik) kavramı bir toplumda sosyal yaşamı düzenleyen kurallar arasında yer almaktadır.
Öteki uluslar gibi bizim içinde önemli olan ahlak kavramı üzerinde biraz durmak istiyoruz.
Bilindiği üzere ahlak kuralları sosyal yaşamda kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerini düzenler.
Bu kurallardan bir kısmı kişilerin bizzat kendi nefislerine karşı nasıl davranacaklarını gösterir.
Bunlara “sübjektif ahlak” kuralları denir.
Yalan söylememeyi, kötü hisler beslememeyi buna örnek olarak gösterebiliriz.
Bir kısmı ise kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerinde ki davranış tarzlarıyla ilgilidir.
Bunlara “objektif ahlak” kuralları denir.
Başkalarının şeref ve haysiyetlerine karşı saygılı olmayı, başkalarına karşı dürüstlükle hareket etmeyi, başkalarının canına malına ve ırzına göz dikmemeyi, verilmiş olan bir söze sadık kalmayı bunlara örnek olarak gösterebiliriz.
Bu kurallara aykırı hareket edenlerin karşılaşacakları tepki “ tinseldir” yani manevidir. Bu durum “ayıplama” ve “küçük” görme şeklinde kendini gösterir.
Gerçekten, herhangi bir kişi ya da kişiler ahlak kurallarına aykırı hareket ettiği takdirde toplum bu kişileri ayıplar ve küçük görür.
Ahlak kurallarını özet halinde açıkladıktan sonra siyasetin bu kurallarla olan ilişkisini incelersek;
Özellikle bizim toplumda siyaset ve ahlak kuralları üzülerek ifade etmek gerekirse olumsuz yönde gittiği görülmektedir.
Medyada okuyor ve izliyoruz
Özellikle yasama organında yaşanan olaylar karşısında insan ne diyeceğini bilemiyor.
Bizim seçtiğimiz ve ulusun temsilcileri olan vekillerin dokunulmazlık zırhına bürünerek ahlak ve hukuk kurallarını da hiçe sayarak birbirlerine karşı ağır hakaretlerde bulunarak kavga etmeleri insanları üzüntüye sevk etmektedir.
Bu durumun önlenmesi için yasama organındaki vekillerin birbirlerine karşı tutum ve davranışlarının ahlak kurallarına göre düzenlenerek bir an önce “siyasi ahlak yasasının” çıkarılması yerinde olur görüşündeyiz.
Kim söylemiş ise doğru söylemiş bir toplumun özelliği de seçtiği milletvekillerinin birbirlerine karşı tutum ve davranışlarından belli olduğu görülmektedir.
Kaynakça:Doç. Dr. Turgut Akıntürk (Medeni Hukuk-Sevinç Matbaası Ankara 1968)