SİYASAL ANLAMDA LAİKLEŞME (2)

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bundan tam 88 yıl önce 10 Nisan 1928 tarihinde 1924 Anayasasının ‘’ Türkiye Devletinin dini İslamdır, resmi dili Türkçedir, başkenti Ankara şehridir’’ şeklinde olan 2.maddesi yapılan değişiklikle’’Türkiye devletinin resmi dili Türkçedir, başkenti Ankara şehridir’’ haline getirilmişti.
Bu değişikliğin bir uzantısı olarak 16. Maddede milletvekillerinin 38. Maddesi de Cumhurbaşkanının ant sırasında söylediği ‘’vallahi’’sözcüğü de ‘’ namusum üzerine söz veririm’’ şeklinde değiştirilmişti. Yine 16. Madde de TBMM’nin görevleri sırasında sayılan ‘’Ahkam-ı Şehriye’nin (Şeri hükümleri) tenfizi (yürütülmesi) bölümü de Anayasadan çıkarılmıştı.
Yapılan bu değişiklikler Türkiye’nin siyasal anlamda laikleşmesini de sağlıyordu. Çünkü ulusal egemenliğin gerçekleşmesini sağlayan en ileri devlet biçiminin laik ve demokratik cumhuriyet olduğunu bu bakımdan laik devlet ilkesine aykırı bölümlerinde anayasan çıkarılmasının gerekli olduğuna karar verilmişti.
Açıklanan bu gerekçeye göre, din-devlet ayrılığı, dinsizliğin desteklenmesi değil, dinin yöneticiler elinde araç olmaktan kurtarılmasıydı. Böylece laiklik Cumhuriyet Türkiye’sinin siyasal programının temel unsurlarından birini oluşturmuştu.
Siyasal anlamda Laiklik politikasının toplum üzerinde yerleşmesinin başlangıcı olan bu politikanın ana amacı bir yönden din işleri ile toplum düzeninin kesin olarak birbirinden ayrılması, öte yandan da dinsel inançlara baskı yapmadan, dinin kişilerin iç dünyalarından dışarı taşmayan inançların bütün olarak görülmesiydi.
Bu amaçla din hizmetleri tümden devlet hizmetlerinden ayrılmamış ve bu hizmetler gene devlete bağlı olan Diyanet İşleri Başkanlığına verilmişti. Bu yöntem laikleşmeyi kolaylaştırmış ve dinin amacı dışında kullanılmasında bir yönde önlemiştir.
Türkiye’de laiklik sadece din ile devlet işlerinin ayrıldığını ifade eden bir nitelik değil aynı zamanda din ve vicdan özgürlüğüne olanak kazandıran ve akılcılığı sağlayan temel bir kural olarak ortaya çıkmıştır.
Ancak çok partili döneme geçildikten sonra laiklik ilkesinden ödün verilmeye başlanmıştır. Esasında laiklik demokrasinin temel kuralıdır. Laiklik olmadan demokraside olmaz.
Bu kurala önem vermeyen siyasetçiler ‘’ kutsal dinimizi ‘’ sırf kendi politik çıkarları doğrultusunda kullanarak politik yaşamlarına 66 yıldan bu yana devam ettikleri görülmektedir.
Yazar İhsan Akay’ın Atatürkçülüğün ilkeleri adlı kitabında ‘’ Türkiye doğuya doğru yol alan bir gemidir. İçinde batıya doğru koşan bazı insanlar vardır’’ şeklindeki bir benzetişin üzerinde yaptığı bir değerlendirmede; gemiyi sayıca kalabalık yolcular değil, kaptan ile bir avuç yardımcısı yönetir. Toplum gemisi gericilerin eline geçmedikçe, batıya doğru laik düşünceye doğru ama çabuk ama yavaş ilerlemeden umut kesilmez.
Bu görüş doğrultusunda toplum olarak bizde laik düzeni el birliği ile koruyalım ve yaşatalım. Çünkü 1990 yılında bir suikast sonucu kaybettiğimiz bilim adamı Muammer Aksoy ‘un bir ifadesinde ‘’laik düzen gittiği takdirde bir daha geri gelmez’’ görüşü üzerinde önemle durulması gerekir kanısındayız.
 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!