SAĞCILIK, SOLCULUK-Sudi Çandır

 Oldum olası şu bizim sosyal demokrat politikacıların hitap şekillerinden şikâyetçi olmuşumdur.
 Adamlar ağızlarını açtıkları an sanırlar ki karşılarındaki topluluk bir üniversitenin yüksek lisan öğrencileridir.
   İnsanlar dinlerler, dinlerler.
Sonra sorar biri diğerine, ne konuştu?
Güzel konuştu!
Ne söyledi?
Güzel şeyler söyledi!
Zavallı anlamamıştır ki karşısındakine izah etsin.
Ne kadar abartmışız sağcılığı ve solculuğu.
Oysa:1789 Fransız ihtilalinden sonra ortaya çıkmış kavramlardır. Fransız ihtilalinden önce dünyada sağ ve sol kavramları yoktu.
Krallık vardı. Kral ve hanedanı, kiliseler insanları sömürüyordu!
 Fransa’da halk ihtilal yapınca meclis salonunda, halkı temsil eden, emeği temsil eden, insan haklarını temsil eden, birey haklarını temsil edenler salonun soluna oturdular.
Kralı, kiliseyi sermayeyi geçmişten gelen burjuvayı temsil edenler sağına oturdular. Soluna oturanlara solcu, sağına oturanlara sağcı denildi.
    Bu olay bize kadar ulaştı. Ama tabiî ki biz başladık sulandırmaya. Solcu din bilmez, iman bilmez, halkı anlamaz gibi boş söylemlerle solculuğu tam tersi bir yere oturttuk.
Oysa Merkez sağda politika yapanların geneli sermaye partileridir.
Nedir sermaye? Paraya dayalı ekonomik sistem, paraizm veya kapitalizm demektir.
Sol yelpazede politika yapanlar ise emekten yana, üretimden yana olan partilerdir.
Türkiye profiline baktığımızda genelde sağ yelpazede duran bir halk kitlemiz vardır.
Ekseriyetlede sağ partiler daha fazla iktidar olurlar. Yani kapitalistler, paraya dayalı ekonomik sistemi savunanlar.
  DİE’nin en son araştırması: Türkiye nüfusunun % 10 gibi bir kesimi kapitalisttir.
Geriye kalan ya fakir ya da orta sınıf olarak adlandırdığımız kesimdir.
Sonuçta AKP gibi partilere oy veren asgari ücretli, emekli, işsiz, çiftçi velhasıl alt gelir gurubunda yer alan emekçiler halinden memnundur.
Çünkü bu kesim kendi haklarını değil geriye kalan % 10 gibi bir kesimin haklarını korumakla görevlidir.
Sermaye derki,”Ben senin milli, dini, ahlaki değerlerini koruyorum”
Bizimkide halinden memnundur diğerlerinin saltanatını koruyan bir kahraman! Olduğu için
Boşuna dememişler,”kiminin parası kiminin duası”.
          BOY AÇILIMI
Bir süre karikatür çizdiğim için bu boy tartışmasını çok farklı bir dille okuyabildim.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun Sayın Arınç’a,”Seni mizahçılara havale ediyorum” sözüyle adeta gülmekten koptum.
Ama bunu sizlere yazamayacağım sadece ima edebilirim. Dalton kardeşlerdeki Avarel ve Jo gibi bir şey.
      EVE_ET
Garibim inşaatlarda çalışmaktan sırtı kamburlaşmış. Uzun, uzun çay sohbeti yaptık memleketi kurtardık.
İş döndü dolaştı geldi referanduma ,”Ben eve et diyeceğim abi” dedi.
“Nasıl yani bir saattir geçinemediğinden, yetişemediğinden, yorulduğundan bahseden insan sen değimlisin?” diye sordum.
   “Abi yanlış anladın yıllardır evime et alamadım ben EVE et diyeceğim Tayyip’e” değil”.
                   SIZINTI
12 Eylülden darbesinden sonraki ilk sayısıydı malum derginin. Bu dergi Fetullah Gülen cemaatinin bir yayın organıydı.
Başlığını hatırlıyorum da 12 Eylül darbesini yapanlara methiyeler dizmiş ve şimdiye kadar neredeydiniz? Geç bile kaldınız diye yazıyordu.
   Şimdi çıkmış Pensilvanya’dan, “demokrasi için ölüler bile oy kullansın” diyor.
Şaşırmadım çünkü hiçbir hükümetle ters düşmemiştir bunlar. Yarın AKP gitsin CHP gelsin eminim, Bende sosyal demokrasiden yanayım” der.
HAYIRLI RAMAZANLAR
İki müslüman sohbet ediyorlarmış. Biri diğerine tüm Ramazan boyunca hasta olduğundan yakınmış ve bu nedenle sadece bir gün niyetlenebildiğini, diğer günler ne yazık ki hastalığından ötürü oruç tutamadığını söylemiş.
Bektaşi de aralarında…
Bir ara dinleyici konumundaki Bektaş’iye de sormuş,
– “Erenler, sen kaç gün oruç tuttun?”
– “Ben de rahatsızdım, arkadaştan bir gün eksik tutabildim ancak”.
     Sağlık ve mutluluk dolu bir hafta dileklerimle.