ROMANTİK FAKİRLİK
Bir insanın ortalama ömrü yaklaşık 40 yıldır. Yani bilerek ve hissederek yaşadığı 40 yıl.
Bu 40 yılın üzerine doğumundan işini gücünü bulup bir birey olarak hayata atılmasının altyapısı olarak 25 yıl ekle, etti 65.
Bu 65 yılın üzerine yaşlılığa bağlı geriye doğru emeklemeyle geçen kaç yıl koyarsan koy.
Milyarlarca yaşındaki yaşlı dünyanın ömür cetvelinde bir hiç bile değiliz.
Amaçlarımız ve hırslarımız sadece iyi yaşamak, mutlu yaşamak, insanca yaşamak, sevmek ve sevilmek üzerine olduğunda ve bunun için çaba gösterdiğimiz de başaracağız arzuladığımız hayatı.
Aynı hastanenin yenidoğan bölümünde eşit şartlarda dünyaya gelen iki bebekten biri ileri ki yaşlarında çok zengin ama diğeri çok fakirse.
Biri bilim adamı diğeri hırsız ve zalimse o devlet adil ve doğru yönetilmiyordur.
O bebeklerden birçoğu aşağıdakileri oluşturacak ve diğerlerini sırtında taşıyacaksa bunu temelde tembihleyen ve gelenekselleştiren birileri vardır.
O birileri gücü elinde tutan, elindekinin yitip gitmesinden korkan muktedirlerdir. Aynı gün doğduklarının kanını emer birileri. Yukarıdakiler ezdikçe, korkutur ve gün gelir aşağıdakiler bu durumu kanıksayıp efendisinin çok yaşaması için dua eder.
Sanır ki bir değişim olunca aç kalır!
‘Gönüllü kölelik’ başlamış ve efendi amacına ulaşmıştır.
Çocukken Ayı oynatıcısı gelirdi şehre.
Çocuk duygularımızla Ayı’nın sahibinin ağzından çıkan “Ayımın gözleri humar, birini açar öbürünü yumar” manisini dinler kıvır kıvır kıvıran Ayı’yı izlerdik.
Ayı, adamın üç beş katı iriliğinde. Burnundaki zincirden bir kurtulsa ki istediği an kurtulur ama verilen her emre itaat ediyor ve yerine getiriyordu.
Neydi onu bu itaatkarlığa zorlayan?
Empati yapıp Ayı olmaya karar verdim, yapamadım.
Çok sonraları Ayı terbiyeciliģi diye bir meslek olduğunu öğrendim.
Yavruyken anasının koynundan alınıyor zavallı.
Eğitim kızgın bir sacın yere konmasıyla başlıyor. Karşı tarafa yiyecek konuyor.
Yavru yiyeceği almak için hamle yaptığında ön ayakları yanıyor ve acıyla ayağa kalkıyor.
Terbiyeci o anda başlıyor def çalmaya.
Bu dersler uzun süre devam ediyor.
Çocukken de dikkatimi çekmişti yerde bir yufka sacı ayının burnunda bir halka ve zincir, elde bir def.
Ayı her def çaldığında korkup yere bakıyordu.
Yerdeki sacı gördüğünde ise yanacağından korkup başlıyordu kıvranmaya.
Buradan yola çıkarak; güçlü ama itaatkar, korkutulmuş, ekmekle yetindiģi halde göbek atan toplumların romantik demokrasi anlayışını kolay kolay hiç kimse yıkamaz!
Milyarlarca yaşında ki dünyanın hala aynı döngüde olmasının sebebi ise def çalanın kurnaz, bir ekmek için halay çekenin korkak ve aciz olmasıdır.