RAMAZAN BAYRAMI
Allaha şükürler olsun rahmet ve mağrifet ayı Ramazana veda ederek Ramazan Bayramına kavuştuk. Bu mübarek ayın manevî hayatımıza çok büyük katkısı oldu. Mübarek Ramazan ayının manevi denizinde yıkandık, arındık, akümülatör gibi ramazandan enerji depoladık. Bu enerji inşallah yeni ramazana kadar bizler için bir dinamo fonksiyonu icra edecektir.
Bu ayda Cenab-ı Hakk’ın emrine uyarak tuttuğumuz oruçlar, beş vakit namaza ilave olarak kıldığımız teravih namazları, okuduğumuz ve dinlediğimiz Kur’an ayetleri; gönüllerimizi inceltmiş ve ruhlarımızı yüceltmiştir. Şimdi İslâm’ın 5 esasından biri olan oruç ibadetini yapmış olmanın sevinciyle bayram yapacağız.
Bu manevi sevincin kaynağı hiç şüphesiz irade ve nefis hâkimiyetidir. Nefsine hâkim olanların dünya hayatında olduğu gibi, öldükten sonra Allah Teâlâ’ya kavuştuklarında da büyük ecir ve mükâfatlara ererek sevinecekleri, Kur’an-ı Kerim’de müjdelenmiştir. “Kim Rab-binin azametinden korkar ve nefsini heva ve heveslerinden alıkorsa onun varacağı yer Cennet’tir.” Mealindeki Naziat Suresi 40 ve 41. âyetleri ile Resul-i Ekrem Efendimizin: “Oruçlunun iki ferah ve sevinci vardır: Birisi iftar sofrasındaki sevincidir. Diğeri de tuttuğu oruçla Rabbine kavuştuğu ve orucunun mükâfatına erdiği zamanki sevincidir” Hadis-i Şerifi bu cümledendir.
Bayramların toplum hayatımızda üstün yeri ve eşsiz değeri vardır. Bayram günleri toplum şuurunun bütünleştiği ve toplum fertlerinin birbirleriyle kaynaşıp kucaklaştığı sevgi, coşku ve heyecanın hep birlikte hissedildiği ve yaşandığı çok özel günlerdir.
Hayatın bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları içinde bunalan, bitkin ve yorgun hale gelen insanları, bayramlar dinçleştirir ve bu insanların çalışma azimlerini artırır. Bu günlerde akraba ve komşularımızla olan ilişkilerimiz kuvvetlenir, birlik ve beraberliğimiz güçlenir. Bayram sabahı camilerimizi dolduran ve aynı duyguları paylaşan kalabalıkların birlikte ve içtenlikle Allah Teâlâ’ya yönelmeleri. O’ndan af ve bağış dilemeleri ayrı bir önem taşır.
Ramazan günlerinde olduğu gibi. Bayram günlerinde de Cenab-ı Hakk’ın rahmeti bütün mü’minleri kuşatır. Bu rahmetten azami derecede yararlanmak için annemizin-babamızın ve büyüklerimizin ellerini öpüp hayır dualarını almalıyız. Dinimizde Allah’a ibadetten sonra anne ve babaya iyilik emredilmiş, onlara karşı, saygısızca “öf’ demek dahi yasaklanmıştır. Akraba ve komşularımızla tebrikleşerek karşılıklı sevgi ve saygı duygularımızı aktarmalıyız. Tanıdıklarımızı ziyaret ederek hatırlarını sormalı, gönüllerini almalıyız. Hastaları da ziyaret etmeli ve kendilerine Allah’tan şifa dilemeliyiz. Yetimlerin ve kimsesiz çocukların başlarını okşamalı, onlara anne ve baba gibi davranmalıyız.
Çevremizdeki yoksullara ve bakıma muhtaç çocuklara yardım ellerimizi uzatmalı, onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız. Bizden hayır dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek dua etmeli ve ruhlarını şad etmeliyiz.
Üç günden fazla küs durmanın dinimizde yeri olmadığını hatırlayarak, dargın olduğumuz kardeşlerimizle barışmalı ve tanıdıklarımızdan dargın olanları da barıştırmaya çalışmalı ve aralarını bulmalıyız. Zira Müslümanların birbirlerine dargın durmaları dinimizin hiç hoşlanmadığı bir davranıştır. Hucurat suresi 10.ayet-i kerimede Yüce Allah “Müminler ancak kardeştirler, öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.”buyuruyor.
Her zaman olduğu gibi bayram günlerinde de dinimizin emrettiği şekilde çevremizdeki insanlara iyi davranmalı, incitici ve zarar verici davranışlardan sakınmalıyız. Yunus Emre’nin şu sözlerini hatırlamalıyız.
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil
Bu duygularla Ramazan Bayramının, hepimize mübarek olmasını, aziz milletimiz için birlik ve kardeşliğe, refah ve mutluluğa, tüm müslümanlar ve hatta insanlık âlemi için sulh ve sükûna vesile olmasını Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyorum.