KARAKOLDA AYNA VAR
“Karakolda Ayna var, kız kolunda damga var” Bir dönem müzik piyasasını kasıp kavuran bir şarkıydı.
Şarkıdaki kadının ismi ”Cevriye” Cevr’den türemiş bir isim. Eziyet anlamına gelir.
Bu arada eziyetle meziyeti karıştırmamak gerekiyor. Konuyu biraz daha açalım istedim. Eskiden, yani develer tellal pireler berber olduktan sonraki bir tarihten söz ediyorum. Fahişelik yapan kadınların koluna damga vurulurmuş. “Kız kolunda damga var” sözlerinin anlamını bu şekilde kavramış olduk.
“Neden damga vuruluyormuş” derseniz…..
Sebebi çok açık: Namuslu kadınlar o damgayı görüp, damgalı kadınla arkadaşlık etmesin diye.
Yine eskiden kadın satıcılarının kulağını keserlermiş. “Siz siz olun eski kulağı kesiklerden” sözünü kimse için kullanmayın.
Kulak kesme işleminin de bir manası vardı. Adamın mesleğini herkes açıkça bilsin de güvenmesin diye toplumsal bir mesaj veriliyordu.
Lafı çok uzattık biliyorum. Asıl gelmek istediğim nokta şudur. Arkadaşını, dostunu ve çevreni iyi tahlil edeceksin. 2009 yılının Şubat ayıydı. Ali beyle seçim çalışmalarına başladığımız tarihler. Bir akşam vakti işyerime geldi. İçerisi kalabalık olduğu için arabasına bindik ve Alanya’da bir pastaneye girip oturduk. Bu arada Bay S yanımıza geldi. Şahsı ilk kez görüyordum. Önyargılarım yoktur ama İzdivaç programının klişe cümlesinde olduğu gibi hiç elektrik alamadım.
Ali beye “bu çocuk kim” diye sordum.
“Arkadaş benim aracımı kullanıyor” dedi.
Ben haddimi bilmez bir şekilde dönüp, “dışarı çıksın o ve ya bir başkası olduğu sürece ben seninle hiçbir şey konuşmam” dedim.
O akşam şahsın hedef tahtasına bilerek oturmuştum. Yanılmayı çok istediğim durumlar olmuştur.
Aradan birkaç ay gibi bir zaman geçti. Belediye maceram başladı.
Şahsı sık sık görüyordum artık. Ama işin garibi ne o beni sevdi ne de ben onu. Sevmek ve birbirimizi kabullenmek zorunda değildik.
Binlerce defa Ali beyi uyardım.
“Bu adamları uzaklaştır yanından” dedim.
Onlar benim üzerime oynadı. Bende onların üzerine oynadım. Sonunda galip gelen o tarihler itibariyle onlar oldu ve ben çantamı alıp çıktım.
Gidişatın hangi yöne olduğunu, Ali beyin saflığının nasıl kullanılacağını artık biliyordum.
Kurt kafesten çıkmıştı. Özgüven azlığının verdiği cesaret bazılarını daha çok saldırgan yapıyordu. Hayatı boyunca ezilmiş olmanın, hep maddi sıkıntılar içerisinde bir hayat sürmenin beline beline vuruluyordu.
Kaderi değişmişti bazılarının.
Kindar değilim ama elimi uzatıp tokalaşmadım. Kendimle ilgili bir kavgamda yoktu. Neticede tanımadığım bilmediğim biri. Ama o tanımadığım bilmediğim birinin girdiği her ortamda ayakta karşılanması tüm öğretilerimi ve ezberimi bozmuştu. Bende mi bir yamukluk var dediğim zamanlar oldu.
Bu yazımı yazmadan önce şöyle bir tur atıp sokakları arşınladım.
Bay S ile ilgili olarak neler konuşuluyor neler.
Onu ayakta karşılayan dostları arkasından ‘veryansın’ ediyor.
Düşmeyeceksin düştüğün yerde kalırsın demişler.
Aynen öyle.
Çok kötü ve yarısı bile gerçek olsa kabul edilemeyecek bir durumla iç içeyiz Mahmutlar olarak. Elbette kendimizi savcı ya da hakim yerine koyacak değiliz. Adalete ve hukuka güvenmek zorundayız.
Çıkarılacak çok büyük dersler var bu olaylar zincirinden.
Makamını kimseye kullandırmayacaksın. Gücü kimden aldıysan onların lehine onlarla paylaşacaksın. Ve en acısı bir kez daha gördük ki ‘KADİM DOSTLUK’ yalanmış.
Herkese geçmiş olsun demekten ve br daha bu tip olayların yaşanmamasını dilemekten başka ne denebilirse siz deyin.