İSLAMIN FETİH ANLAYIŞI-Nazif Fethi Yalçınkaya

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bugünkü yazımda Peygamberimiz(s.a.v) in müjdesinin gerçekleştiği, bir çağın kapanıp yeni bir çağın başlangıcı olacak şekilde dünyayı etkileyen İstanbul’un fethinin 557’ nci sene-i devriyesi se­bebiyle İslam’ın fetih anlayışını dile getirmek istiyoruz.
Kelime olarak açma, yol gösterme, hüküm verme, zafer ve galibiyet anlamlarına gelen fetih, İslam’ı insanlara ulaştırmak için kalbi ve aklı İslam gerçeğine açmak, İslam mesajının önündeki engelleri kaldırmak, insanın aklına ve kalbine ulaşmayı mümkün kılacak ortamı hazırlamak demektir. Bu engellerin kaldırılması hem fizikî açıdan hem de manevî açıdan anlaşılmalıdır. Bu anlamıyla fetih gönüllere yol bulma çabasıdır.
     Hz. Peygamber  (s.a.v) in işaretiyle farklı bir ilgi ve alakaya muhatap olan İstanbul’u fethedebilmek amacıyla, Hz. Osman zamanından beri Müslümanlar tarafından  çok sayıda seferler düzenlenmiştir. Rasülüllah (s.a.v)i evinde misafir etme şerefine nail olan Ebu Eyyup El-Ensari Peygamber müjdesine kavuşabilmek için ihtiyar yaşında İstanbul önlerine gelmiştir. Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılar defalarca bu müjdeye nail olabilmek için İstanbul’u kuşatmışlar; fakat fethedememişlerdir. Peygamber övgüsüne muhatap olmuş bu şehri fethetmek, cihan padişahı Fatih Sultan Mehmet Han’a ve O’nun ordusuna nasip olmuştur.  Çünkü İstanbul’un fethinde Fatih’in şahsiyetinin ve toplumun İslamî ve ahlakî seviyesinin çok büyük etkisi olmuştur. Fatih Sultan Mehmet Han’ın yanında Molla Gürani ve akşemseddin gibi manevi önderler vardı ve onların himayesinde maddi ve manevi ilimlerle mücehhez hale gelmişti. O’nun,   Türk bayrağını burca dikecek Ulubatlı Hasan gibi cesur askerleri ve alışverişte kardeşini kendisine tercih edebilecek olgunluğa sahip olan bir halkı vardı. O, Bizans’ın surlarını taş taş sökecek teknik bilgilere, tarihte çağ açıp, çağ kapayacak siyasî dehâya sahipti. Anadili Türkçenin dışında Arapça, Yunanca, ,Latince, Farsça ve İbraniceyi kusursuz şekilde konuşuyordu. Döktürdüğü topların menzil hesaplarını bizzat yapacak kadar matematik ilmine vâkıftı. Fatih’i İstanbul’u fethetme ülküsüne sevk eden âmil, devletin sınırlarını genişletmek, hazinenin kasalarını doldurmak, insanları hükmü altına almak gibi kuru bir ci­hangirlik sevdası değil, bizzat Peygamber  Efendimizin asırlarca evvel müj­delediği “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan ve onu fetheden asker ne güzel askerdir.”  (  Ahmet bin Hambel,müsnet IV. 325 )  hadîsindeki methe lâyık olma ve tevhid dinine ulaşmada insanlara ortam hazırlama  arzusuydu.                                  
İslam fetihlerinin amacı i’layı kelimetullahtır. Allah’ın kelamını güneşin doğup battığı her yere ulaştırmaktır. İnsanları yaratılmışlara kulluktan, Allah’a kulluğa çevirmek, yeryüzünden zulmü, fitneyi kaldırmaktır. Bunun dışındaki amaç kim yaparsa yapsın islama uygun değildir. Nitekim Peygamberimiz’e  (s.a.v)            “ Allah yolunda olan kimdir? Ganimet kazanmak için savaşan mı, cesaretiyle şöhret kazanma amacında olan mı, yoksa kabilesi ile dayanışma halinde olduğunu göstermek isteyen mi?” diye sorulduğunda; şu cevabı vermiştir: “Hiçbiri değildir. Sadece Allah’ın adını yüceltmek için savaşan kimse Allah yolundadır.”
İstanbul’un fethinin ve İslam fetihlerinin amacını ve Batılıların sömürgesinden farkını anlayabilmek için şu örnek yeter. Müslümanların İranlılarla yaptıkları kadisiye savaşı öncesi İran’ın, ünü Medine’ye ulaşmış meşhur hükümdarı Rüstem’in,  Müslümanların elçisi Muğire’ye; “Emirinize elbise, binek ve bin dirhem, her birinize de birer yük hurma verelim de haydi dönüp gidin memleketinize.” Diye dünyalık rüşvet sunması üzerine Muğire’nin verdiği cevap yalnızca Rüstem’e değil, İslam fetihlerinin dayandığı temel felsefeyi anlamakta zorluk çeken bütün zihinlere bir cevaptır. “Biz dünyalık talebiyle gelmedik. İnsanları yaratılmışlara ibadetten, Allah’a ibadete çevirmek için buradayız. Adamlarımız, sizin adamlarınızın hayatı sevdiği kadar, bu gaye için ölümü sevmektedir. Ben sizi İslam’a çağırıyorum; kabul ederseniz bizlerden birisi olursunuz. Şayet kabul etmezseniz, size İslam’ın barışını teslim ediyorum ve vergi ödemenizi teklif ediyorum. Bunu da kabul etmezseniz, o zaman savaşalım.”
İstanbul’un fethinin yıldönümü vesilesiyle üzerinde yaşadığımız bu toprakların Müslüman Türk yurdu olmasını sağlayan fetih erleri şehit ve gazilerimizi minnet ve şükranla anıyor, Yüce Rabbimden rahmet diliyor ve yazımı bayrak şairinin gençliğe fetih ideali veren şu mısrası ile bitiriyorum. 
Sende geçebilirsin yardan, anadan, serden…
Senin de destanını okuyalım ezberden…
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden…
Elde sensin, dilde sen… Gönüldesin, baştasın:
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!