İNSANLIK OYUNA GELDİ

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tarihte bir HİTLER örneği vardır kin ve nefretle andığımız.
Tüm dünyaya kafa tutmuştur o bücür bedeni ile.
Her ne kadar tarihte bir kara leke bırakmış olsa da, takdir edilecek yönlerinin olduğunu da inkar etmemek gerek.
Dünyaya kafa tutmuştur.
Tutabilmiştir.
Tutacak kadar cesareti kendinde bulmasını şahsen ben takdir ediyorum.
Zira; bilim adamını kendisi yetiştirmiştir.
Mühendislerini, doktorlarını vs. kendisi yetiştirmiştir.
Yüz binlerce uçağını kendi ülkesinin kaynakları ile yapmıştır.
Tanklarını, toplarını, uzun menzilli füzelerini ve hatta nükleer silahlarını bile kendi kaynakları ile yapmıştır.
Almanya’nın bugün bile rahatlıkla kullandığı alt yapısını, tren yollarını, otobanlarını kendi olanakları ile yapmıştır.
İşte bu gücüne güvenerek dünyaya kafa tutmuştur.
Hitler’in tarihini incelediğimizde eksik olan tek şeyin “insan unsuru” olduğunu açıkça görebilmekteyiz.
Eğer ona da gereken ilgiyi vermiş olsaydı, bu gün dünya haritası kesinlikle başka olurdu.
Aynı, ya da benzer şeyleri SSCB için de söyleyebiliriz.
Bu gün geldiğimiz noktaya bir bakalım.
Tamamen sömürüye dayalı, sermayesinin gücü ile kendilerine sınır tanımayan bir dünya yaratan, devlet kuran, devletlerin yönetim biçimlerini belirleyen, toplumları diledikleri gibi yöneten, yönlendiren ve onların hemen ölmeyecek kadar pay almasına olanak tanıyan, kanser hastalarının kaçınılmaz sonları ile tıpa tıp örtüşen bir dünya düzenini yaşam biçimimiz olarak kabullenmiş gidiyoruz.
Sömürüye dayalı sermayenin rakipsiz mutlu azınlık yaratma çabasına dur demek amacıyla, 1964 lü yıllarda Fransa’da başlayan öğrenci hareketinin tüm dünyaya
dalga dalga yayılmasıyla bir çok ülkede olduğu gibi, bizde de bir üniversite gençliği hareketinin ortaya çıkması, acımasız tepkilerle engellenmiştir.
Ülkeye komünizmi getirecekler, inancımızı ortadan kaldıracaklar safsatası ile asker ve sivil kolluk güçlerini masum gençlerimizin üzerine salarak yok edilmeleri başarıyla sonuçlanmıştır.
Tepedeki siyasi ayrışmaların sokağa yansıması, mutlu azınlığın yazdığı senaryonun son perdesi olmuştur.
12 Mart 1971 de ve 12 Eylül 1980 de düdük çalınmış ve paydos denmiştir.
Darağaçları kurulmuş, sömürüye ve insanlık suçu işleyenlere karşı olan dolu beyinleri taşıyan körpecik bedenlerin boyunlarına yağlı urganlar geçirilerek ilmikler atılmıştır
Akıl almaz vatan hainliği ile suçlanan o kişilerin idealleri; ülkenin birçok yerinde devlet içinde devlet gibi hüküm süren, kendisini hazine arazilerinin sahibi ilan ederek, bölgesindeki vatandaşlarımızı maraba olarak gören feodal yapının temsilcisi konumundaki ve siyasetçilerin oy deposu olarak gördükleri ağalık sistemini yok etmek, “önce insan” unsurunu ön plana çıkartarak emeğe saygıyı etkin hale getirmek, toprak işleyenin su kullananın sloganının içini doldurmak, sömürüye ve mandacılığa hayır diyen, eğitim, bilim ve teknolojinin ışığında tam bağımsız, mutlu insanların oluşturduğu bir düzenin kurulmasına öncülük etmekti.
Görülüyor ki; asıl ilmikler, kirli sermayeye esir edilen geniş halk yığınlarının boynuna geçirilen urganlara atılmıştır.
Saygılarımla.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!