İNSAN ÖNCE KENDİNE VERMELİ
Kadının gözleri ağlamaktan kocaman olmuş. Belli ki sabaha kadar ağlamış, sabahı da zor etmiş.
Yanıma geldiğinde ara ara hala hıçkırıyordu.
Gözlerine baktım.. “Buradayım ve seni duyuyorum” dedim
Bekledi biraz.. Nerden başlayacağını bilmiyordu. Derin derin bir kaç nefes aldı.
“yoruldum, çok yorgunum” dedi. Ve devam etti, “Her şeye koşturuyorum, çocuklarla ben ilgileniyorum, evin neredeyse tüm ihtiyacını karşılıyorum, kendime zaman dahi ayıramıyorum. Eşim olacak adam ise, kendine birini bulmuş gününü gün ediyormuş. Duydum tepemden kaynar sular boşandı. Çok üzgünüm, bitkinim, tükendim. Şimdi ne yapacağım ben, iki çocukla nereye gideceğim?”
Belli ki evliliğindeki var olan sıkıntılar artık alenen ortaya çıkmıştı.
Çaresiz, kırgın ve öfkeliydi! Tüm duyguları birbirine karışmıştı.
Biz kadınların yaptığı bir şey var, evlilikte ya da bekarlıkta eğer birini seviyorsak saçımızı süpürge etme kıvamında yaşıyoruz. Sanıyoruz ki, saçımızı süpürge edersek çok sevilir ve değer görürüz. Oysa değer görmek için hiç bir zaman süpürge olmaya gerek yoktur.
Hanımlar hayatta her şeyden ve herkesten değer görmek istiyorsanız önce kendinize siz değer verin.
Nasıl mı?
Her sabah aynanın karşısına geçip gözlerinizin içine bakın. İki dakikanızı ayırın. (Eminim çoğunuz gözlerinizin içine bakarken kendine kızgın, kırgın ve kendini sevmiyor.)
Sonra kendinize şu soruyu sorun, ben gerçekten ne istiyorum, benim gerçek ihtiyacım ne?
(Eminim burada da ne istediğinizi bilmiyorsunuz.)
Şimdi ben soruyorum; siz kendinize bu kadar uzakken, kim yakın olabilir ki size?
Sen ne olmak istersen karşındaki onu yapar sana. Süpürge olmak istersen süpürge, değersiz olmak istersen değersiz.
Bu sebepten her seferinde dile getirdiğim bir söz vardır; “senin duruşun karşındakinin sana olan davranışını belirler.”
Kendini sevmeyi öğren, kendine sahip çıkmayı.. kendini görmeyi.. emin olun bunlar öğrenilir ve yapılır şeyler.
Ne diyor Jung;
“Ve zaman geçtikçe anlıyoruz ki, insan kendine bir şeyler veremediği zamanlarda kendi kendine yabancılaşır.
Sahip olamadığımız her şey bize sahip olur.
Bu yüzden bir armağan, bir tebessüm, bir mutluluk vermeli insan kendine.
Ruhuna, vücuduna, zihnine iyi bir şeyler vermeli. Yol boyunca durmayan gezgin çabuk yorulur..
Insan bazen kendisini köşeye çekip dinlenmeli.. ruhunu hissetmeli”