HAYÂL
Olmayacak olanı, hayal edebilmek, yapabilmek büyük, deha sahibi insanların harcıdır. Herkesin ümitsizliğe, yılgınlığa düştüğü bir anda çıkıp, en çılgınca bir fikri ortaya atarak, onu gerçekleştirmeye çalışmak, cüret ve cesaret ister. Çünkü kınanmak, dışlanmak, aşağılanmak kaybedenin başınadır. İnsanoğlu maymundan insana doğru evrilirken, önüne çıkan her olumsuzluğu cüreti, cesareti ve aklıyla aşarak bugünlere geldi. Bugün bulunduğu yerden bir adım ileriye yürüme azmi taşıyabilenler yukarıda saydığım değerleri işleyip kullanabilenler olacaktır.
Yaşadığımız ülkenin, yaşadığımız şehrin geleceği, başımıza yönetici olarak seçtiğimiz adamların bilgisi hayal gücü ve cesaretiyle sınırlıdır. Hep siyasiler bir birini “ üç koyunu” güdemeyecek kadar beceriksizlikle suçlarla ya, işte biz öyle “üç koyunu” güdemeyecek adamları işin başına getirirsek çocuklarımızın geleceği üzerine bir bardak soğuk su içebiliriz.
Uyanık ve dip diri olacaksın! Şafağın söküşünü ve gecenin çöküşünü bileceksin önceden. Kafasını “geçekte neler olacak” düşüncesiyle şekillendirmeyen bir adamın; şallak bir çöplük hıyardan ne farkı vardır. Böyle çürümüş, pörsümüş ve çöplüğe atılmış bir hıyar kimin işine yarar.
Efendim olmayacak “olanı hayal etmek” dedik. Kimsenin düşünemediğini! Turizmde biz hep denize kuma ve sahile baktık. Avrupa’daki Alplerin devamı olan ve bir nimet olarak bizim hemen kuzeyimizde bulunan Toros dağlarını hep görmezden geldik. Binbir çiçeği, ağacı ve güzelliğiyle, biz hemen burnumuzun dibindeki serveti işleyip, artı değere dönüştüremiyoruz. Bakın elin Çinlisi ne yapmış:
“Çin’in Zhangjiajie eyaletindeki Tianmen Dağı’na inşa edilen cam tabanlı patika turistlere havada yürüyormuş hissini veriyor. Deniz seviyesinden 1432 metre yükseklikteki, 60 metre uzunluğundaki patikada yürümek cesaret istiyor. Yetkililer turistlerin galoş giymesini zorunlu yaptı. Böylece cam tabanın kirlenerek görüntünün bulanıklaşması engelleniyor.” Anlamayanlar için izah edeyim, Çin’de 1432 metre yüksekliğindeki uçurumun en korkunç bölümüne devlet cam patika döşüyor. Amaç heyecan ve macera arayan turistleri ülkeye çekmek… Bu şu demek Mahmutlar’dan 30-40 kilometre uzakta bulunan Kuşyuvası’nın en derin, korkunç noktalarından geçen bir patika yapılabilir. Elin Çinlisi yapınca oluyor da, biz yapınca olmayacak mı?
Ben her gün rutin olarak Kestel’den Mehmutlar’a kadar spor amacıyla yürürüm. Bu yürüyüşüm sırasında, Dim Vadisi’nden Akdağ’a doğru bakarım. Geçen yıl 27 Ekim’den, 29 Nisan’a kadar Akdağ’ın güney yamaçlarında kar görülebiliyordu. Demek ki kuzey yamaçlarında daha uzun süre kalabiliyor. Ekim ve Nisan ayları bölgemizde turizm açısından ölü bir zaman dilimi. Eh Avrupa Parlamentosu’na başkan seçilen bir milletvekilini Ankara’ya gönderen bir şehrin ahalisi olarak, Akdağ’a bir kayak tesisi için bastırsak, kötü mü olur?
Turizm sadece sahilde üç-beş tarihi kalıntı üzerinde yapılmıyor. Dünyada örnekleri çok…
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek de yok. Dünyanın diğer ülkelerine bakılır ve bu yönde yatırımlar ve girişimler yapılır. Bunları yapabilmek için her şeyden önce cesaret, cüret, akıl gerekiyor. Onu nereden bulacağız bilemiyorum.
Tanıdığım bir Alman vatandaşını motorumla Cebel-i Reis dağına çıkarmıştım. Dağın zirvesinde bulunan orman kulübesini geçtikten sonra, batı yamacında Dim Baraj gölünü seyretmek için durmuştuk. Kadın gördüğü güzelliklerin şaşkınlığını üzerinden atıktan sonra, bizim bulunduğumuz noktanın tam karşısını, yani Akçatı Köyü’nü göstererek bana “ Zwischen beide Seite kann man eine Brüke bauen” dedi. Yani Alman kafası, Akçatı Köyü’nden Cebel-i Reis Dağın’a, Dim Barajı’nın üzerinden geçen bir köprüyü hayal etti. İşte insan budur. Olmayacak olanı yapabilendir, hayal edebilendir… Düşünsenize Akçatı Köyü’nden Cebel-i Reis Dağı’nın üzerine uzanan bir asma köprü… Dim Barajı Gölü üzerinden geçiyor, yaklaşık bin metre yüksekten… Güney istikametinde Akdeniz… Kuzeyinde Akdağ… Böyle bir manzarayı bu şekilde görmeyi hayal eden milyonlarca insan vardır.