HALA AYNI DÜŞÜNCE-Rıfat Kıymaz

Büyük TV kanallarının birinde açık oturum ‘İstanbul’un Kimliği’ üzerine güzel ve değerli bilgiler ile devam edip gidiyordu, oturum yöneticisinin önündeki bilgisayara bir izleyiciden not geldi,  o da notu biz izleyicilere okudu, aynen şöyle diyordu;  ‘Sizler İstanbul’un Türklere ait olmadığını mı ispatlamak istiyorsunuz’. Oturumdaki konuşmacılar İstanbul’un Tarihi üzerine zaman zaman hiç duymadığımız detayları da açıklayarak, izleyicileri sürüklerken böyle bir not eminim herkesi huzursuz etti. Beni de (45) yıl öncelerine attı, kısa bir özet ve hatırladığım zaman bana acı veren konuyla ilgili birçok anıdan birini sizlere aktarmak istedim.
Güzel Yurdumuz, Türkiye Anadolu toprakları üzerinde kuruludur, Taş devrinden beri üzerinde insanlar yaşar, nerden mi biliyoruz, o çağın insanlarının yaşadıkları mağaralar, duvarlarındaki resimler, kullandıkları günlük aletlerden bazıları bugün hala ortadadır, dünya Tarih ve Kültürünün en değerli bulguları arasında yer alırlar. Sonraları ETİ-FRİG-HİTİT toplumlarını görürüz, arkasından sırayla eski Yunanlılar, Romalılar, Bizans, Araplar Anadolu’muzu ele geçirdiler, her gelen yeni bir devlet kurdu sonrada göçüp gitti.
Anadolu Doğu ile Batı arasında bir köprü gibi yer aldığından gelen geçeni de çok oldu. En son orta Asya’dan gelen soyumuz Türkler’den esmer ırk Kafkas üzerinden Anadolu’ya girdi, sayıları yaklaşık (25) bin civarı idi. Sarı ırk ise Kuzey’e kıvrıldı bugünkü İskandinav (İsveç, Norveç, Finlandiya) topraklarına yerleşti. Bugün Finlandiya kendilerinin bizler ile aynı ırk olduğunu söyler, bizi kardeş toplum olarak görürler. Atalarımızın Kurdukları beylikler yıllarca aralarında savaşıp sonunda Osman Beyin kurduğu Osmanlı Devleti ile bir araya geldiler. Devlet fetihler ile İmparatorluk oldu, yedi cihana yayıldı ama kendinden öncekilerin akıbetinden kurtulamadı, çöktü. Bunun üzerine de TÜRKİYE CUMHURİYETİ kuruldu. Yukarıda açıkladığımız gibi yurdumuzun bulunduğu yer, Anadolu, dünyada öyle bir konumdaki, dünya döndüğü sürece hep didiklenecek zora koşulacak, kim birlik ve beraberlik içinde dayanırsa o ayakta kalacak, beraberliği bozulduğu an cumburlop aşağı……. YÜCE ALLAHIM SEN BİZİ KORU, BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZİ DAİM İÇİN BİZE YARDIMCI OL.
Gelelim seneler öncesi olaya. Yer Anadolu’da bir yer. Adam Bakanlığın memuru, tayin olur oraya gider. Yapması gereken çalışmalar içinde yörenin tarihi ve tarihi kalıntıları da vardır. Bir dağ köyü sınırları içinde yazılı bir taş gösterirler, taş yaklaşık (2.5m.- 1.5m.) boyutlarında, kaliteli bir taştır. Üzerideki eski Yunanca yazılar çok kaliteli ve bozulmadan kalmıştır, sıradan bir yazıt değildir. Etrafını saran köylülere bunu açıklar, bunun belki köylerini meşhur edeceğini söyler, bir grup genç milli duyguların heyecanına kapılıp yukarıda en başta yazdığım TV izleyicisinin söylediğinin aynısını ona söylerler, ‘Sen neyi ispatlamak istiyorsun, bu yerlerin bizlere ait olmadığını mı?’ adam şaşırır, şöyle der; Bu ilçede pek çok tarihi buluntu var, buralardaki eserleri bir Müzede toplarsak buradan geçen Turistler burada kalır, ilçe halkına para bırakır, bu sizlerin birçok ihtiyacını karşılar, homurtular durur. Adam yazıtın örneğini kâğıda çıkartır, hocasına yollar. Birkaç ay sonra hocasından aldığı yanıt onu havalara sıçratır, yazıt Makedon Kralı BÜYÜK İSKENDERİN oradan geçtiğini açıklamaktadır, (Makedonya bugünkü Trakya’nın Batısıdır, Büyük İskender ise çok ünlü bir kraldır). Fırlar köye gider, yazıt dünyayı ayağa kaldıracak değerdedir. NEMİ GÖRÜR, yazıt parçalanmıştır, yerinde küçük taş kırıntıları vardır, orada oturur ağlar, hiç kimse ile konuşmadan döner gelir.
Bu kafa ve bu zihniyet bize zarar vermekten başka hiçbir işe yaramaz. Her karışından Tarih fışkıran Anadolu’muzu korumak bizlerin VATANİ, MİLLİ görevidir. Bu topraklar bizim, Türklerin, kimse onu bizden alamaz. Bu topraklarda yaşamak Allah’ın bize büyük bir lütfüdür, bunu görebilene ne mutlu, yoksa bizden öncekilerin akıbetine uğrarız.
Kalın sağlıcakla.