ÇOCUKLAR DUYMASIN
Gözlerine ağır ağır çöken bir uyku “Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde” diye başlayan masallarla açılır çocukların ufku.
Saflığın, masumiyetin, riyasızlığın ve umudun küçücük penceresidir gözleri, bugünü yaşayan, gelecek için hayal kuran.
Dünyaya gelen her çocuk; saf, temiz bugün tartıştığımız, bugün dünyanın birbirini yediği, bugün uğruna savaşlar yapılan, bugün daha fazla zenginlik, daha fazla sömürü, daha obur ve göbeği şişkin insanlardan bihaberdir.
Büyüdükçe kalıplara, büyüdükçe kamplara, büyüdükçe biçim ve şekle sokulur.
Aynı anda doğan çocukların bir kısmı polis, bir kısmı katil, bir kısmı doktor, bir kısmı zehir taciri, bir kısmı patron, bir kısmı emekçi olur.
Aynı yaşdaşlar arasına dünyevi kıstaslar giriverir.
Sonra başkalaşırlar, ezen veya ezilen olurlar.
Gökyüzünün derinliği kadar geniş ve doldurulmamış hafızalarını esir alırız, biz büyükler. Çıkarımız için, devranımız için, devamımız için ‘roller’ veririz, adeta bizler biçimlendiririz kaderlerini.
O masumiyet gider, biz olurlar.
Cezalandırırız, ödüllendiririz.
Bizler kadar yalan, bizler kadar gerçek ve çoğunlukla ebeveynleri ile aralarına konulan kopya kâğıdından ibaret olur kişilikleri.
Milyonlarca babanın, annenin elinde heykel çamuru gibidirler.
Ne kadar becerikliyse şekil veren bir o kadar güzeldir şekil verilen.
Dünyaya bir çocuğun penceresinden bakabilseydik, ya da çocukluğumuzun o masum, saf ve çıkarsız bölümünü, sonraki yıllarımızın yol ışığı yapabilseydik, daha mı güzel olurdu dünya? Elleri birbirlerinin omzunda yürüyen çocuklar nasılda zaman içinde, elleri birbirlerini boğazlayan büyükler oluveriyor.
Şekerini yere düşürdüğü için ağlayan arkadaşına “gel paylaşalım” diyen masum, büyüyünce şekerini çalan oluveriyor.
Dünya mı kirli?
Bizler mi kirliyiz?
Bu kadar is- pas bir serpinti sonucu tesadüfen mi geldi dünyamıza?
Bilim hala bu pisliği temizleyecek ürünü bulamıyorsa, nerede kaldı gelişmişlik.
Ve daha kaç milyon çocuktan, kaç milyon zıtlar yetiştireceğiz, yaşlı dünyanın kollarına atmak ve daha da hırpalamak için?
Seviyorum çocukları, o kadar masum, o kadar yalansız ve o kadar gerçekler ki!
Karşılıklı iki cümle kurduğumda anlıyorum ki, öğrendikçe cahilim, yaşadıkça tecrübesizim. Dünyaya çocuk gözüyle bakmak, çocukluğumuzdaki uyku, çocukluğumuzdaki bayramlar ve o sıcacık masum dostluklar.
İki günde bir karşılaşırım bizim sitenin çocuklarıyla.
Şakalar yaparım, konuşurum onlarla.
Sokakta ana avrat sövenlerden, solakken sağ elinde silah tutanlardan, birbirlerine anlamsız bir kinle bakanlardan bihaberler.
Her karşılaştığımda “Cadılar bayramınız kutlu olsun” derim.
Önceleri “Ama her gün cadılar bayramı olur mu?” diye yadırgadılar.
İzah ettim onlara “Tatlı cadılar, zeki cadılar, akıllı cadılar, yaramaz cadılar günü” diye cadıları kamplara bölerek.
Ama çok seviyorlar beni.
Hatta bir hafta önce koşarak gelip karnelerini gösterdiler.
Biri memur olup benim işlerimi yapacakmış, diğeri doktor olup yaşlandığımda beni tedavi edecekmiş.
Ya da benim nezdimde tüm insanlığı, develer tellal, pireler berber iken.