‘Çilekeş düşmanlarını uzakta aramasın’
Mahmutlar Post Gazetesi olarak 1,5 aylık çiçeği burnundaki Mahmutlar Belediye Başkanvekili Murat Can ile röpartaj gerçekleştirdik. Bu güne kadar gizli kalmış su yüzüne çıkmamış tüm soruları yönelttik ve Can’dan çok çıplak ve yalın cevaplar aldık. Muhabirimiz Orhan Yeşil’in Başkanvekili ile yaptığı söyleşi’yi soluk soluğa okuyacağınızı tahmin ediyoruz. İddia ediyoruz bu röpartaj, Mahmutlar’a bomba gibi düşecek.
Orhan Yeşil: Başkanım merhaba. Kolay gelsin! Zaman ayırdığınız için teşekkür ediyorum.
Murat Can: Rica ederim buyurun. hoşgeldiniz!
O.Y: Ben elimdeki kâğıtlara bakıyorum zordan mı başlayayım, yoksa önce kolay soruları mı sorayım; zor soruyu baştan sorup, dayağı önden mi yiyeyim diye hesaplar içindeyim.
M.C: (Kollarını yukarı doğru toplayarak) Eh, o zaman ısınmaya yavaş yavaş başlayalım. (Gülüşmeler…)
O.Y: Sayın Başkanvekilim, Ali Çelik kendisini eleştirdiğim birkaç köşe yazısından sonra beni Kuşyuvası’ndan aşağı atmakla tehdit etmişti. “Siz artık ne yaparsınız bilemem. O halde izninizle ben size ilk sorumu sorayım; Ali Çelik’in başına gelenlerin sizin başında bulunduğunuz bir ekibin bir komplosu olduğu, bu tezgâhı sizin organize ettiğiniz, hukukçu olmanızdan dolayı mevzuatı ve yasaları iyi bildiğiniz, bilginizi Ali Çelik’in koltuğuna oturmak için kötü amaçla kullandığınız ve sonunda Çelik’in ayağını kaydırarak koltuğuna oturduğunuz” iddia ediliyor. Bu durumun CHP Alanya İlçe Merkezi tarafından da bilindiği, sırf bu yüzden CHP İlçe Başkanı Şevki Türktaş’ın size ‘hayırlı olsun ziyaretine’ gelmediği söyleniyor. Ortalıkta dolaşan bu dedikodulara ne cevap verirsiniz?
YİĞİT BİR DOSTA YAKIŞIR TAVIR SERGİLEDİK
M.C: (Murat Can uzun bir kahkahadan sonra..) En zor sorunuz bu muydu? Hafiften başlamış olduk yahu… Şimdi şöyle; Nihayetinde biz buraya Meclis Üyesi olarak, Mahmutlar’da yaşayan insanların malını mülkünü savunmak için geldik. Katiyen onun, bunun menfaati için gelmedik. Birileri burada size oy verirken, malını mülkünü aynı zamanda ödediği su parasını da emanet ediyor. Bundan dolayı biz, ‘doğruya doğru, yanlışa yanlış’ dedik. Siz ‘komplo’ diyorsunuz. Peki, biz ne yaptık: 2010 yılındayken Faaliyet Raporunu denetledik yanlış gördük; ‘hayır’ diyerek, yanlışı işaret ettik. Hazırladığımız raporu Belediye Meclisi’ne sonduk. Belediye Meclisi kendisi oyladı. Aynı zamanda bunu Kaymakamlığa gönderdi. Kaymakamlık da herhangi bir usulsüzlük gördü ise savcılığa göndermiştir göndermemiştir; o farklı mevzu. Şimdi bu durumun hukukçu olmakla bir alakası var mı; var. Şöyle var: Eğer siz sağlam bir denetleme raporu hazırlarsanız elinizde sağlam belgeler olur. Biz o zaman Mahmutlar’da ilk defa bir denetleme yaptık. Çok geniş çaplı… Denetimlerimiz bir haftadan fazla sürdü. Gerçekten şaibe olabilecek açıklar bulduk. Bunların hepsini tek tek raporlarımıza yazdık. Yanlış olan bir şeyin yanlışlığını sorumluluk sahibi bir Meclis Üyesi olarak tespit edebilmek açığı yakalamak ise, evet biz orada açığı yakaladık. Bu gördüğümüz açıkları Sayın Çelik’in aleyhine kullanmaktansa, “siz burada yanlış yapıyorsunuz, kendimize bir çeki düzen verelim” şeklinde kullandık. Sürekli temasta bulunmaya gayret ettik. Bizzat başkanın kendisine ulaşmaya çalıştık. Bizim yiğit bir dosta yakışır tavrımız, Ali Çelik’i rahatsız etti ve sürekli dışlandık. Niye: Mesela üzerinizdeki gömleğin size yakışmadığı söyleyen bir insan, size karşı dürüsttür değil mi? Sizi eleştiren insanı etrafınızda görmek istemezsiniz değil mi?
O.Y: Evet… Doğrular ve gerçeklerle yüzleşmek, hatasında ısrar eden insanları rahatsız eder.
ALİ ÇELİK YANLIŞLARINI SÖYLEDİĞİMİZ İÇİN BİZİ KENDİSİNDEN UZAKLAŞTIRDI
M. C: Aynı mantık! Ali Çelik’e yanlışlarını söylediğimiz için beni ve bazı arkadaşları kendisinden uzaklaştırdı. Belki kendisine tozpembe bir dünya kurmuştu kendisine. Saltanat güzel! Para kazanmak güzel! Düzeltiyorum, hükmetmek güzel! Hoşuna gittiyse, yanlışlarını görmek istememesi gayet doğal. Biz orada hep yanlışlarını göstermeye çalıştık. Her seferinde… Uğraştık ama bir şekilde dışlandık! Ya, ben burada Fen İşleri’nin başındayken 2 buçuk saat kapıda beklediğimi biliyorum. Düşünün Fen işleri’nin başındasınız; sözüm ona başkan yardımcısısınız ve beş kuruş para almadan gönüllü olarak yapıyorsunuz… Kimse beş kuruş para aldığımı iddia edemez. Başında bulunduğunuz işle ilgili başkanla bir şey konuşmanız gerekiyor, her seferinde dışlanıyorsunuz. Telefon açıyorsunuz “müsait değilim” deniyor, randevu istiyorsunuz “bugün olmaz” deniyor, sonunda makamına geliyorsunuz; 2 buçuk saat kapısında bekliyorsunuz, “hadi konuşalım” diyorsunuz, “benim şimdi işim var sonra konuşalım” diyip yüzünüze bile bakmadan çekip gidiyor. Bu ne demek ya? Bu sadece dışlanmak, başka hiçbir şey değil. Biz bunları yaşadık düzeltmeye çalıştık. Nihayetinde bu adamı biz seçtirdik. Meclis üyeleri olarak elimizden ne geliyorsa ortaya koyduk ve bu adam seçildi. Ha başkanlığı kazanmasını tamamen kendi başarısı olarak görüp de kendisini büyük görerek, “benim artık sizinle işim bitti” diye düşünebilir.
O.Y: Peki, Çelik öyle düşünüyor muydu?
İDAREYİ ALİ ÇELİK’TEN DAHA İYİ BİLİYORUM
M.C: Eh tabii ki… Öyle düşünüyor olmasaydı, bizim kurmaya çalıştığımız Koordinasyon Kurulu, seçim vaatlerimiz arasındaydı. O zaman kurulacaktı! Koordinasyon kurulu belediyenin vatandaşlarla iletişimini sağlayacak aynı zamanda meclis üyelerinin belediyeyi denetimi artıracak sistemdi. Bu durum Ali Çelik’in işine gelmedi bir türlü! Onu geçin, bizim belediyeye gelmemizden rahatsız oldu. “Niye geldi bu adam yine” der gibi ters ters bakıyordu bize. Bir şeyler yapmaya çalışıyoruz, olmadı, yapamadık, gücümüz yetmedi. Biz Çelik’in katiyen kötülüğünü de istemedik çünkü bir tane oy aldıysa bunda her meclis üyesi arkadaşımızın da katkısı vardı. Nihayetinde biz vatandaşa karşı sorumluyuz. Düzelsin diye uğraşıyorduk. Kabahatimiz neydi başkanın gözünde, onun yaptıklarına nasıl ‘hayır’ deriz. Ona nasıl karşı çıkarız? Kabahatimiz buydu! ‘Komplo’ ayağını kaydırmak, koltuğuna oturmak’ diyorsunuz; kusura bakılmasında idarenin nasıl olması gerektiğini Ali Çelik’ten daha iyi biliyorum.
O. Y: Yani idare etmeyi Ali Çelik’ten daha iyi bildiğinizi iddia ediyorsunuz, doğru mu?
DOĞRULARI SÖYLEDİK KÖTÜ BİZ OLDUK
M.C: Elbette… O yüzden vatandaşa karşı sorumluluğumuzdan dolayı birazcık toparlayalım, biraz daha iyiye gitsin, düzelsin diye uğraştık ama anlatamadık… Bu sefer doğruyu söyledik, ya işine gelmeyenleri söyledik, ya da kötü biz olduk. Hani ergenlik dönemi vardır, kız olsun, erkek olsun hiç fark etmez, iyi olan kendinden, kötü olan ne varsa çevresindeki insanlardan düşünür, yüzünde çıkan sivilce için bile çevresindekileri suçlar ya yeni ergenler aynen öyleydi Ali Çelik. Bilirsiniz gençler akşama kadar yediği çikolatayı bilmez de “anne babamdan aldığım kötü genlerden dolayı, yüzümde sivilde çıkıyor, boyum uzamıyor, kilom artmıyor” diye hep başkalarını suçlarlar, işte Ali Çelik in durumu aynısı. Ali Çelik yapamadıklarını, yanlış yaptıklarının kabahatini bizde gördü. Oysa bu hataları ilk başta biz kendisine söyledik. Uyardık Çelik’i “ bak kötüye gidiyorsun” diye. Suçlular, kendisini uyaranları sorumluymuş gibi görür bazen. Ali Çelik ile bizim aramızda da aynı şeyler yaşandı. Ben uyardım o beni dışlayıp suçlu gördü. Sanki onu biz hazırlamış o yöne biz itmiş gibi yorumladı. Kaldı ki benim şahıslarla ilgili hiçbir şeyim yok. Ben Ali Çelik’i daha önceden tanımazdım, Seçimlerden bir ay önce tesadüfen tanıştık ve partinin tercihi olduğu için kendisinin arkasında durduk. Sağ olsun kendisi de bizi seçimler boyunca öyle idare etti. Seçimden bir ay sonra da, siz kimsiniz burada ne işiniz var der gibi dışladı. Hiç tanımadığımız insanlar türedi mesela yanında. Hiç tanımadığımız insanlar… Bu insanlar yüzünden kendisiyle kavga ettik ki onları bizim önümüze almaya çalıştı. Ben Fen işleri’nin başındaydım; bir şeyler düzgün olsun diye uğraşıyordum. Biz bir program koyuyoruz, az sonra ‘bilmem kim bey bu şekilde emretti, şöyle olacakmış’ diye planladığımız işler bozuluyordu. Bizim gönderdiğimiz personeli olmadığımız yerlerden geri çekiyorlardı. Yani belediye personeli dahi olmayan, belediyede çalışmayan alakasız kişiler burada diş geçiriyordu. Onlar kadar dahi değerimiz yoktu. Ha komplo kısmına gelelim. Biz hiç kimseyle komplo ya da benzeri bir şeye girmedik; polemiğe girmedik. Herkes kendi hatasını kendi yaptı. Yargı da sanıyorum gerekeni yapacak; şayet yanlış yapılan bir şey varsa. Kaldı ki hiç kimseye buraya hiç kimseye şuraya AVM yapın demedik. Hiç kimseye AVM yapılması için rüşvet de vermedik. Gidin de rüşvette alın demedik.
O.Y: Sayın Çelik ile ilgili şeyler şu an için sadece birer iddia olsa gerek. Yani suçlamalar kesin hüküm verilinceye kadar, hukuki olarak sadece birer iddia olsa gerek.
M.C: Tamam o kısmını da geçelim, biz hiç kimseye suç işleyin de biz sizi tutuklatalım demedik. Ha bunların ispatı için ne yaptık için şahsi olarak her hangi bir şikâyette bulunmadım. Keşke o dönemde gidip şikâyette bulunsaydım. Başta da söylediğim gibi yetimin hakkını savunmak bizim görevimiz.
O.Y: Peki, Sayın Can CHP İlçe Başkanı Şevki Türktaş’ın size hayırlı olsun ziyaretine gelmemesiyle ilgili olarak ne dersiniz? Türktaş neden sizi ziyarete gelmiyor?
M.C: Tamamen kendi tercihi.
O.Y: Siz geçen bu süre içerisinde CHP İlçe Örgütüyle bir iletişim kurma ihtiyacı duymadınız mı?
M.C: Yok… CHP’nin çaycısı Kemal telefonla arayıp bana “hayırlı olsun” dedi.
O.Y: Çaycı?!!!
M.C: Evet… Şunu söyleyebilirim CHP İlçe teşkilatının bu tavrı Ali Çelik ile aralarında olan gönül bağından olsa gerekir. Benim bugüne kadar CHP İlçe Teşkilatından kişilerle bir sürtüşmem falanda olmadı.
O.Y: Buna rağmen size karşı mesafeliler öyle mi?
“Ali Çelik Düşmanını fazla uzakta aramasın”
M.C: Kendi tercihleri kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Önceki başkanla olan hukuklarından dolayıdır… Eeee aslında söyleyecek cümlede bulamıyorum. Her şey kayda geçiyor diyorsunuz ya. Ya aslında insanlar komplodan falan bahsediyor ise dikkatli olmalılar bence. Çünkü sizin kim olduğunuz ağzınızdan çıkan cümlelerden bellidir zaten. Yanlış mıyım? İnsan kendini sözleriyle ortaya koyar. Hani derler ya fikri ne ise zikri de odur diye… Ben açık söyleyeyim Ali Çelik’e bir komplo kuruldu. Bu komployu kuranlar hem kendilerini, hem de Ali Çelik’i yaktılar. Biz Sayın Çelik’e o zaman çok söyledik ‘etrafınızdaki insanlara dikkat edin’ diye. Ben Bizzat Ali Çelik’e şöyle dedim: “Başkanım, ‘etrafınızda abuk sabuk insanlar dolaşıyor’ diyorlar, bence biraz çeki düzen vermemiz gerekiyor” dedim. Ben bunu söyleyince Çelik beni odasından kovdu. Başkanın başını yiyenler kişisel menfaatleri ve nemalanmak için ona bir komplo kurdular. O kişiler biz değiliz. Bir tanesi kaçtı gitti yurt dışına! Diğer birkaç tanesi ise kendisiyle birlikte cezaevinde yatıyor. Bence Ali Çelik düşmanını fazla uzakta aramasın.
O.Y: Peki başkanvekilim, bu durum yani sizin Mahmutlar Belediye Başkanvekilliği göreviniz seçime kadar devam ederse ve Mahmutlar Alanya’ya bağlanırsa, sizin bundan ötesi için bir planınız, hedefiniz var mı?
M.C: Şöyle söyleyeyim size o zaman: Ya aslında bu başkanvekilliği dahil her şey sürpriz oldu benim için. Düşünün, bir sabah duyuyorsunuz belediye başkanı gözaltına alınmış, iki gün sonra tutuklanmış. Bir hafta sonra siz onun koltuğuna belediye başkanı olarak oturmuş oluyorsunuz. Ani gelişen bir süreç inanın kafa kaşıyacak kadar vakit yok.
O.Y: Benim demek istediğim o ki, seçime kadar geçecek bir yıllık sürede beldemizde neler yapmayı planlıyorsunuz ilerisi için bir planınız var mı?
M.C: Keşke önümüzde bir yıllık değil de, bir seçim dönemi kadar bir zaman olsaydı. Çok büyük projelerimiz vardı. Hakikaten Mahmutlar’ı Mahmutlar yapacak projelerimiz vardı.
O.Y: Nelerdi bu projeler?
M.C: Sahil yolunun güzelleştirilmesi. Mevcut durumu gibi geçici bir şey değil. Deniz kıyısının düzenlenip güzelleştirilmesi, reakarnasyon alanlarının oluşturulması, yeni park ve bahçeler, alt yapı çalışmaları, imar ve diğer sair bir takım alanlarda çalışma yapmayı çok isterdik. Ne yazık ki zamanımız çok kısa. Biz mevcut projeleri devam ettirmek, rutin hizmetleri vermek durumundayız. Diğer geriye kalanları da elimizden geldiğince, zaman olduğunca yapacağız.
O.Y: Başkanım Mahmutlar Post’un sık sık gündeme taşıdığı ve mevcut haliyle vatandaşta sıkıntı, çevreye de kötü görüntü veren “boklu dere” ile ilgili bir çalışmanız olacak mı?
M.C: O bölgenin eski halini biliyor musunuz, bilmiyorum?
O.Y: Bilmiyorum efendim.
M.C: Ben ilk sıralarda Fen İşleri’nin başındaydım. O dönemde birkaç günlük bir çalışma yapmıştık. Oturduk baktık, buradan ne çıkar diye. Toplamda 6 bin 500 TL’ye mal olan bazı düzenlemeler yaptık. Güzel de olmuştu. Sonradan güzelliğini bir nebze kaybetti. Ben belediyeden uzaklaştırıldıktan sonra, bizim gösterdiğimiz hassasiyeti Ali Çerlik ve ekibi göstermedi. Şu an için de bakacağız ne gerekiyorsa yapmaya kararlıyız.
O.Y: Sayın Başkanvekilim, yoğun işleriniz arasında sorularımıza zaman ayırdığınız için teşekkür ediyorum.
M.C: Rica ederim Orhan Bey! bizim sesimizi Mahmutlar’a duyuracağınız için asıl ben teşekkür ediyorum.
Orhan Bey Röportajınız İçin Sizi Kutlarım, İsmim Salih Fidan Ankara\\\\\\\’da İkamet Etmekteyim İkibin On Yılında Sözü Geçen Derenin Hemen Yanında Bulunan Ercan Yılmaz Sitesi B Bloktan Bir Daire Almıştım Yerimiz Çok Güzel Sizlerde İyi Bilirsiniz Çınar Ağaçlarının Yanında,Malesf Malum Dere Bakımsızlıktan Pislikten Çok Kokuyor Geceleri Kurba Sesinden Uyuyamıyoruz Köprünün Alt tarafını Güzel Yapmışlar Sağ olsunlar,Ama Üst Kısmına Gelince İşler acısı Durumda,Yeni Başkanımızdan Umutluyuz İnşallah Ora yada Birel atarlar .Ankara\\\\\\\’dan Saygı selamlar.