BÖLÜN_ME
Yılların işletmesiydi, sadece bir restoran değil aynı zamanda gönüllü ‘turizm derneğinin merkezi’ gibiydi.
Kötü giden sezonda 25 bin Euro kiradan indirim talep etti.
Mal sahibi bunu kabul etmeyince boşalttı.
25 bin Euro, benim bu yazıyı kaleme aldığım anda 83 bin 453 TL, siz okurken kaç lira olur bilemem.
O dükkân 3aydır boş ve hiç kimse de aylık 2 bin liradan fazla kira vermez.
Çanta ve deri işi yapan bir esnaf durdurdu ve başladı dert yanmaya “toptancıya mallarını geri al” dedim.
Adam” abi sende kalsın herkes iade ediyor, bu krizde birde depo parası mı ödeyeyim?” dedi. Kahvehaneler dolu ama işletmecisi ‘veresiyeden’ şikâyetçi.
İşsizlik yaz sezonunda had safhadaydı ama şimdi iyi.
İşsiz iş aramaktan bile umudunu kesmiş.
Sadece tütüncüler iyi para kazanıyor.
Döviz büroları bomboş.
Gram altının yerini miligram altın almış.
Emekli promosyon beklerken hayal kırkılığına uğramış.
Elektrik, su faturaları milleti canından bıktırmış, kayıp kaçağı önleyemeyen özel elektrik şirketleri fakirin cebine ortak olmuş.
Bir umutsuzluk ve gelecek kaygısı var ki, herkesin yüzünden okunuyor.
Çiftçi ürününün para etmediğini haykırırken, tarlada bir lira olan ürüne pazarcı “gel vatandaş gel” diyerek 5 liralık etikete davet ediyor.
Ülke evlatlarının bir kısmı sözde din adamı kılıklı, ABD işbirlikçisi bir hain tarafından kandırılmış, cezaevleri nüfus patlaması yaşıyor.
Yargıya ve hukuka güven azalmış, sınırlarımız yolgeçen hanı olmuş.
Her Allah’ın günü Şehit haberleriyle uyanır olmuşuz.
Suriye ve Irak’ta yaşanan savaşın bir parçasıyız.
Her an başka yöne evirilebilecek büyük bir felaketin kapısındayız.
Döviz kurlarındaki her artış, dış borçlarımızı katlıyor, ithalat kabiliyetimizi yeni zamlarla taçlandırıyor.
Ülke, tarihimizin en karanlık günlerinden geçiyor, yürekten diliyorum ve umuyorum ki inşallah geçeriz…
Dünyanın büyük bir çoğunluğu ve Avrupa’nın tamamı aleyhimize dönmüş ve düşmanlık derecesinde politikalar uyguluyorlar.
Yabancı sermaye akışı azalmış ve yatırımı olanlar ise birer birer kaçıyor.
Milli günlerimizi dahi, güvenlik zaafından dolayı kutlamaya korkar hale gelmişiz.
Ne yazık ki bu problemler hiç tartışılmıyor.
Hatta ülke güllük gülistan, rakibe on gol atmışız da bir kalecinin beşiği kalmış gibi davranıyor medya.
Ülke resmen ikiye bölündü.
Sokakta çarşıda pazarda, sosyal medyada ulusal basında, kahvede lokantada piknikte kim aynı telden çalıyor?
Aynı çatı altında ki AKP, CHP, MHP, HDP geleneksel Salı meydan savaşları dışında ne yapıyor? “Fakir zengin” diye bölünmedik mi? “Açık, kapalı” diye? “Dindar olan, olmayan” diye.
“Doğulu batılı, güneyli kuzeyli” diye.
Aynı kasabada mahalle farkından dolayı bile, ötelemiyor muyuz birbirimizi?
Irklara, inançlara, aynı inancın tarikatlarına, bölünmedik mi?
Son tahlilde; Başkanlık gelmezse ülke bölünmez.
Ülke, vatandaş birbirine düşman edilirse, halk bölünürse bölünür…