ALLAH'IN NİMETLERİNE ŞÜKREDİYORMUYUZ?-Nafiz Fethi Yalçınkaya
Şu hayatta sahip olduğumuz, faydalandığımız büyük, küçük, az çok farkında olduğumuz veya olamadığımız öyle değerli nimetler var ki bunların kıymetini ancak kaybettiğimiz zaman anlarız. Allah Teala, bize bahşettiği bu nimetlerin sayılamayacak kadar çok olduğunu ayet-i kerimede şöyle beyan buyuruyor: “Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız. Allah, gerçekten bağışlayıcıdır, merhametlidir.” Nedir bu nimetler? Hayat, sağlık, hava, güneş, elimiz ayağımız, gözümüz kulağımız, aklımız, idrakimiz, yediğimiz içtiğimiz bütün gıdalar, aldığımız her nefes birer nimettir. Hayatı bunlarla sürdürüyor, var olmanın, yaşamanın değerini bunlarla anlıyoruz.
Görev nedeniyle iki ay Almanya’daydım. İmanın, ezanın, ailenin, güneşin en büyük nimetlerden olduğunu orada daha iyi anladım. Almanya’da güneşi Alanya’da gördüğünüz gibi gün boyu görebilmeniz çok nadirdir. Güneş olmayınca karamsarlık kasvet çöker içinize. Hani hüzünlü bir arkadaşımıza ‘yüzünde bulutlar dolaşıyor’ deriz ya Avrupa’da insan sürekli havanın bulutlu olmasından yüzü bile gülmüyor. Akdeniz insanının neden sıcakkanlı olduğunu anladım Almanya’da. Güneşin kavuran sıcaklığı özlenir mi? ben özledim. İliklerime kadar işlemesini istedim güneşin sıcaklığının. Turistlerin Alanya’nın eğlence merkezlerine değil güneşine ve denizine geldiğini anladım. Bitkiler güneşi az gördüğü için onu yiyen hayvanların etinin tadı bile olmadığını hisettim de şükrettim yaradanıma. Allah’ım ülkemizde her şey var lütfetmişsin bizlere. Güneşin sıcağı ışığı gıdası var denizin mavisi, ormanın yeşili var,var var….. ama şükreden az şikayet eden çok. Şükretmek için kaybetmek mi gerek.
Bizlere verilen sayısız nimetlerin önemini onlardan mahrum kaldıktan sonra daha iyi anlıyoruz. Bir gözün, bir kulağın, bedenimizdeki herhangi bir organın, bir parça ekmeğin ve her bir nefesin şükrünü elbette yerine getirmeliyiz. Buna rağmen Allah’ın verdiği nimetlerin bedelini tam olarak ödemeye kimsenin gücü yetmez. Hal böyleyken şükretmemek ise nankörlüğün en büyüğü değil midir? Rabbimiz diyor ki “ Öyle ise, beni (ibadetle) anın ki, bende sizi (rahmetimle) anayım. Bana şükredin ve nankörlük etmeyin. ”
Bize en küçük iyilik yapana teşekkür ediyorken, bizlere verilen bunca nimet için Allah’a şükürle mukabele etmek boynumuzun borcu değil midir? Rahman suresinde “Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz. ” Ayetinin sık sık tekrarlanmasının hikmetini düşünmeliyiz.
Şükrün ölçüsü kanaat etmek, bulunduğu hale rıza göstermektir. Şükürsüzlüğün sonucu hırstır, israftır, hürmetsizlik ve Allah’a isyandır. Bizi varlıklar içerisinde en şerefli yaratan, yaratılışımızı güzelleştiren, bize düşünebileceğimiz aklı, idrak edeceğimiz gönlü veren, nimetlerin en büyüklerinden olan iman ile şereflendiren ve biz Sevgili Peygamberimize ümmet yapan Rabbimize sonsuz kez şükrediyor, bize verilen bütün nimetlerin elimizden alınmaması için Yaratanımıza niyazda bulunuyorum. Yüce Rabbimiz Kuranı Kerimde “Kullarımdan bana şükredenler azdır. ” buyuruyor. Allah’ım bizi o az olan kullarından eyle.