AĞLAMAYAN BEBEĞE EMZİK YOK
3 yıldır kapı kapı dolaşarak, ‘Çilekeş bana söz verdi, kazanınca seni, ‘Belediye Başkan yardımcısı yapacağım’ dedi. Şimdi sözünden caydı. Beni Belediye Başkan yardımcısı yapmıyor’ diyen CHP’li Belediye Meclis Üyesi Mustafa Şimşek, sonunda muradına erdi. Neymiş Şimşek, ‘Ağlamayan bebeğe emzik yokmuş’…
Tabi bununla da kalmadı Başkan Ali Çelik, 2. Belediye Başkan Yardımcısını da dışarıdan aldı. Şimşek yerelde çalışacak, diğer yardımcı Şaban Nizam, resmi yazışmaları elden takip edecekmiş… ‘Çilekeş 3. yılında atağa kalktı’ desem abartmış mı olurum?
HALKI YANLIŞ BİLGİLENDİRMEK Mİ GAZETECİLİK?
Bazı kendini gazeteci sananlar, gerçekten uzak yanlı ve yalan haberleri karalamayı bir nane sananları merak ediyorum. Kendini, ‘basın mensubu’ diye yutturan kişi Belediye Başkanının,10 Meclis üyesinin, 4-5 memurun ve orada bulunan basın mensuplarının yüzüne nasıl bakacak. Belde de zoraki yayın yapmaya çalışan katakule yolu ile kendini sahip sanan bir zat, yaftasında yaptığı haberde Meclis toplantısında, “Beni halk seçti, gazeteci değil” demiş Çilekeş ve bu Çilekeş’in söyleminin karşısında ben hiçbir cevap verememişim. Çilekeş söylemiş, ben susmuşum.
‘Yalancının…’ diye başlayan bir kelimeyi söylemek isterdim ama önce bir lafa bakarım laf mı diye, sonra söyleyene bakarım adam mı? diye bir söz var tabii anlayana…
Aslında bu olayı yazmak istemezdim. Madem açıkta bulduğunu abışlamak gibi bir huyu var zati muhteremin, abışlasın engel olmayayım.
Bende size olayın aslını yazayım.
Orada bulunan tüm meclis üyeleri şahit. Mart meclis toplantısı bittiğinde Çilekeş, ‘Arkadaşlar meclis bitti, biraz sohbet edelim’ dedi. ‘Mesut Bey’in gazetesinde geçen hafta yayımlanan sayısında sahil projesin de taşların yüksekliği ile ilgili bir haber var. Biz bu projeyi kendi kafamıza göre yapmıyoruz, karayolları böyle istiyor. Hatta 20 santim daha yüksek istiyor’ dedi. Bende, ‘Doğru başkanım, araştırdık doğru söylüyorsunuz. Keşke daha önce bizi çağırsaydınız bu haberi düzeltseydik’ dedim. Çilekeş, ‘Hangi sıfatla seni çağırayım’ dedi. Bende, ‘Gazeteci sıfatıyla’ dedim. Çilekeş, ‘Siz sözde gazetecisiniz’ dedi. Duymazlıktan gelerek, ‘duymadım bir daha söyler misiniz?’ dedim. ‘Sözde gazetecisiniz’ dedi.
Bende, ‘Başkanım bunun cevabını size verirdim ama oturduğunuz makama saygım var, bu kadar seçilmiş meclis üyeleri var’ dedim. ‘Hayır, hayır söyle içinde kalmasın’ dedi. Bende ‘Sizde sözde Belediye Başkanısınız’ dedim. Daha sonra Çilekeş, ‘Ne kardeşim Çilekeş’ten alıp veremediğin, benimle neden uğraşıyorsunuz’ dedi. Bende, ‘İyi işler yapın, bizde onu yazalım’ deyince, ‘Seni mi memnun edeceğim “Lan”’ diyerek makama yakışmayan bir ifade kullandı.
Bende, ‘Belediye Başkanı makamında, seçilmiş bir halkın temsilcisi Başkan’a bu laflar yakışmıyor’ dedim. Oradaki meclis üyesi arkadaşlar, ‘Yapmayın, uzatmayın’ dediler. Bizde bu çirkinliğe son verdik.
Daha sonra Başkanlık makamına geçtik. Başkan bize lokum ikram etti, ‘tatlı yiyelim, tatlı konuşalım’ mesajı olarak algıladık ve sohbet bir saat boyunca böyle sürdü. Şimdi bir zoraki yayın yapan Gazetenin haberine bakın birde gerçeklere.
‘Deve ulaşamadığı üzüme goruk dermiş’.
Bazılarının o üzüme ulaşması için ömrü yetmez.
Doğru, Dürüst, habercilik yaptığın zaman o mertebeye ulaşır insanoğlu.
Halkın karşısında hangi gözle görüldüğü önemlidir. İnsanın bir yerlere ‘ismim yazıldı’ diye kendini bir şey sananları, hangi katakule ile o ismin yazıldığını Mahmutlar halkı çok iyi biliyor hala o yaftanın kimin olduğunu. Gazetecilik at ile arpayı dövüştürme değildir. Gerçekleri tüm çıplaklığı ile yazabiliyor musun? Emekçinin alın terini silmeden helalinden verebiliyor musun? İşte olay budur.