TELEVİZYON DİZİLERİ
Üretmeden tüketen toplumlarda işsizlik ve gelir dağılımın da yaşanan adaletsizlik gün geçtikçe daha da artar.
Hal böyle olunca o toplumu yönetenler çeşitli seçenekler ortaya çıkararak toplumu bir yönde oyalamaya çalışırlar.
Örneğin; o toplumu futbolla, televizyon dizileriyle, yarışma programlarıyla v.s. oyalarlar.
Biz burada egemen medyanın ortaya çıkardığı televizyon dizileri üzerinde biraz durmak istiyoruz.
Bu konuyu daha önce de Mahmutlar Post Gazetesi’nde dile getirmiştim.
Yinelemekte fayda görmekteyim.
Şöyle ki;
Gün geçtikçe özellikle özel televizyon kanalların da gerçek yaşamdan uzak ve gerçekleri sır eden aynı biçim de izleyenleri de hayal dünyasından öteye götürmeyen televizyon dizileri gösterime giriyor.
Gösterime girmeden önce televizyon kanalları kendi yaptıkları dizileri büyük bir reklam kampanyasıyla topluma sunmaya çalışıyorlar.
Bu dizileri izleyen vatandaşlara sormak gerekirse bu dizilerden kendinize pay mı çıkarıyorsunuz?
Ya da kendi yaşantınızla mı özdeşleştiriyorsunuz?
Bu diziler bize ne kazandırıyor?
İşte bu gibi soruların kendimize sorulması gerekmektedir.
Esasında bu televizyon dizileri bize hiçbir şey kazandırmadığı gibi toplumu bir yönde pasifize ederek ipe sapa gelmez hayal mahsulü oyunlarla toplumu oyaladığını söyleyebiliriz.
Bu konu üzerinde yapılan bir araştırma da bu dizilerin toplumu kaderciliğe yönlendirdiği, sorgulamayan bir insan profili hedeflediği aynı şekilde aile içi iletişimi yok ettiği ve bu dizilerin de toplumu esir ettiği sonucuna varılmıştır.
Hatta dizi furyası üzerinde sinema yönetmeni ve senaristti Yavuz Tuğrul’un bir açıklaması da hayli ilgi çekiciydi.
“Dizi furyası tam bir işkence. Bir buçuk saatlik dizi zaten olmaz. Bu süre arsızca reklamcılar ve üreticiler arasında emek sömürüsü ile hırsla sürdürülüyor. Oyuncuların çalışmaya dair tüm keyifleri alınıyor. İzleyicileri aptal sanıp ne bulursak götürelim mantığı ile iş yapılıyor. Diziler de zeka yoksunluğu üst boyutta. Amerika da kanalların yaptığı diziler Hollywood ile yarışıyor. Hem metin hem de görsel olarak çok ciddi emek harcanıyor. Burada ise geleneksel bir ahmaklık var. Her sektör bundan payına düşeni alıyor. Bu Türk insanının tahammül gücü mü yoksa zevklerin durduğu bir nokta mı bunu bilemiyorum.”
Bununla birlikte bu diziler yapılırken halkın kültür ve ekonomik düzeyine bakılmaksızın “Gözyaşı döktürecek her şey mübahtır.”görüşü doğrultusun da ortaya garip dizilerin çıktığını da unutmamamız lazım.
Sonuç olarak diyebiliriz ki böyle ipe sapa gelmez televizyon dizilerinin yerine toplumun bilgi ve bilinç düzeyinin arttırıcı dizilerin yapılması konusun da RTÜK ‘ün bizzat devreye girmesi artık zorunlu bir hale gelmiştir.