ENDEMİK AŞK
Rahmetli biricik anacım beni “zeytin gözlüm” diye severdi.
Kilosu 100 lira. İki göz kaç gram gelirse diye düşünürdüm. Kapitalin yer Tanrı’sı olduğu evrende iki zeytin bile çok şeymiş meğerse.
Daha dün genç bir annenin bebeğine “Et yumağım” deyişine şahit oldum.
Kuzu ise 200, angus ise 130.
Elini tuttuğuna “Çilek dudaklım” diyen gence ne diyeyim, pazarda bile kilosu 40 lira.
“Bal küpüm” diye piyasa şartlarından habersiz sallayan delikanlıya, 5 kilo balın 100 lira olduğu Flaş günlerin tarih olduğunu söylesin birileri.
Volkan Konak “Yeşil eriğim” diye serenatlarına devam etse de, kilosu asgari ücret kadar ve Kuveytliler dişliyor.
Sevdiğine “Koyun gözlüm” diye iltifat eden dost bilmiyor ki 2 buçuk milyon koyunu Katarlılar çiğniyor.
İşi ucuza getiren dar gelirli “Çay karası gözlerin” diyor ama Çaykur bile Varlık Fonunda.
Uzayıp giden o tren yolları şarkısı Mehmet Cengiz’e uzanıyor.
“Senden elektrik aldım” desen faturan kabarıyor.
O nehir gözlere HES’ler yapıldı.
Sevgiliye giden yollar geçiş garantili.
Köprüden saç bağını düşürerek geçemiyor gelin, pamuk prenses bile olsa pamuk eller cebe.
Öyle “Kuş olup uçsam sana” diye işi bedavaya getirmek yok, uçuş garantisine tabi hasret çeken.
Eski Türkiye’de “Bana ne yazdan bahardan bana ne borandan kardan” demek kolaydı. Sıkıysa şimdi söyle, yaz’a gitsen klima, kışa gitsen doğalgaz.
Elma yanaklım demesi kolayda buzhaneden çıkanı bile 10 lira.
Artık bol keseden “Fındığım, fıstığım, cevizim, bademim” diye sallama devri bitti, birer kilo alsan ocağın batar.
“Ohş ayvalara bak” bile diyemeyecek zonta, kilosu 15 lira.
Birine kızıp “Ulan Hıyar Ağası” deseniz tırtıllısı bile 15 lira.
Kardan adamın burnuna havuç takmak bile lüks oldu.
Tavuğun altın yumurtlayacağına inanmazdık ama 1 yumurta altın değerinde.
Çıkmış diyorki “Benim gözlerime bak”
Gülünce gözlerimizin içi gülmüyor artık.
“Gözleri gözlerimize değince felaketimiz oluyor, ağlıyoruz”