HAC İBADETİ-Nazif Fethi Yalçınkaya
Namaz, oruç ve zekât gibi İslamın en temel ibadetlerinden biri olan Hac ibadetini yapmak için Türkiyedeki hacı adaylarımız kutsal topraklara yolcu oldular.
Kameri bir ay olan Zilhicce ayının 8-13. günleri arasında yapılan Hac ibadeti, kitabımız Kur’an-ı Kerim ve Resulullah Muhammed Mustafa (SA)’in sünnetine göre, seyahat emniyetine haiz bir ortamda mali gücü ve sıhhati yerinde olan Müslümanlara farzdır.
Yüce Allah “Şüphesiz, âlemlere doğruluk kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mabet), Mekke’deki (Kâbe)dir. Orada apaçık işaretler, (ayrıca) İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkar ederse bilmelidirler ki, Allah yarattığı âlemlerden bağımsızdır, her bakımdan Kendine yeterlidir.” (Al-i İmran S. / 96-97) buyurmaktadır.
Yüce Allah, yer yüzünde inşa ettirdiği ilk evi (Kabe’yi) ve Kabe’nin etrafındaki kutsal mekanları mü’minlerden imkânı olanlara ziyaret etmelerini istemiştir. Çünkü bu mekânlar Yüce Yaratıcı’nın ilahi tecellilerine dair birçok kutlu hadiseye şahitlik etmiştir. Nitekim Arafat, insan varlığının dünya hayatındaki başlangıç mekânı olarak Âdem ile Havva’nın cennetten çıkarıldıktan sonra dünyada ilk buluştukları, Müzdelife ise geceledikleri mekânlardır. Safa ve Merve, Hacer validemizin, oğlu İsmail (AS)’e su temin etmek için koşuştururken zemzem mucizesine; Mina mekânları ise, Allah’a imanın en büyük mücadelelerinden birini vermiş olan İbrahim ve İsmail Peygamberin tam bir teslimiyet örneğine şahitlik ettiği topraklardır.
Hac, eşitlik ve kardeşlik ruhunun zirvede yaşandığı bir ibadettir. Makamları, mevkileri, sosyal statüleri, milliyetleri, dilleri ve renkleri çeşit çeşit olan Müslümanlar hac ortamında, aynı elbiseler içinde bulunurlar.
“Arap’ın, Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap’a hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva ile yani gerçek dindarlık iledir” sözü Arafat meydanında Peygamber Efendimiz tarafından Veda hutbesinde insanlığa duyurulmuş; ve böylece ırk ve sınıf temeline dayalı bütün anlayışlar İslâm tarafından reddedilmiştir.
Peygamber Efendimiz sallallah-u aleyhi ve sellem, “Hac edenler ve umre yapanlar Allah’ın misafirleridir. Allah’a dua eder ve bağışlanma dilerlerse Allah onların dualarını kabul eder ve onları bağışlar.” buyurmaktadır. Bu münasebetle, Hac görevini ifa edenlerin Allah katındaki değeri çok yüksektir. Bu sebeple Yüce Allah, onların samimiyetle yapacakları duaları geri çevirmez.
Peygamber Efendimiz, “Kim Allah için hac eder de kötü söz ve davranışlardan sakınır ve günahlara sapmazsa -kul hakları hariç- annesinin onu doğurduğu günkü gibi günahlardan arınmış olarak (yurduna/geri) döner.” buyurmuştur. (Buhari)
Haccını ifa eden Müslümanlar, kendilerini şirke, ahlaklı olmayan davranışlara karşı daha korunaklı hale getirmiş demektir. Yalan, haksızlık, emanete hıyanet, bencillik, ahde vefasızlık, aldatma, kandırma, eksik ölçme ve tartma gibi rı ahlâkî tutum ve davranışlardan daima uzak durmalıdır.
Yüce Rabbimiz bu yılki hac döneminde bu mübarek görevi yerine getirecek kardeşlerimize kolaylıklar versin ve haclarını kabul etsin. Ve tüm cümlemizin dünya hayat safhasını şirksiz, kâmil bir iman ile güzel ahlaklı bir şekilde geçiren ve ibadetleri hikmetleri ile yerine getiren müminlerden eylesin!