İNSANIN YOLU KENDİNDEN GEÇER
Bir kaç aydır sürekli bir koşturma halindeydim. Sanki bir şeyler eksikte ben bu eksiklikleri tamamlayacak hissiyatı ile koşturdum durdum.
Ta ki dün bir tanıdığım adam bana yapışıncaya kadar.
Adamla sadece “merhaba” mız var. Özel bir şey paylaşacak samimiyetimiz yok. Zaten oldum olası alanıma kolay kolay insan almam. Seçerim..
Nasıl olduysa bu bey yaşamıma dahil oldu.
Ve başladı insanların özel hayatlarına, iş yaşamlarına müdahil olmaya.
Derlerki, “kadınlar daha çok dedikodu yapar.”
Oysa dedikodunun cinsiyetinin olmadığını bu adamla fark ettim! Bunun cinsiyetle değil, kişilikle ilgili olduğunu anladım..
Neyse efendim bizim bu kahraman ne oldu, nasıl oldu, niye oldu anlamadığım bir şekilde bana bulaştı. Hemde ben farkında olmadan.
Bir insanın fikri ne ise zikri de o olurmuş. Bu adam bayağı bayağı çamurlaşmaya başladı.
İçimden “ hey yarabbi, bu adama ne olduda bana bulaştı?” derken birden hasta olduğunu fark ettim.
Gerek işim gereği, gerekse girdiğim sosyal çevrede insanların psikolojilerinin sıkıntılı olduğunu düşünürdüm.
“Toplum sağlığı bireyden geçer”, derdim.
Ama bu bireylerin bu kapitalist ve yarışan dünyada da sağlıklı kalmalarının zor olduğunu fark ettim.
Bireylere, giyim kuşam, yeme, içme, makam mevki, lüks ihtiyaçlar o kadar empoze ediliyor ki, insanlar sanki bir yere yetişecekte eksik gibi hissediyor. Aynı zamanda da yarış halinde.
Neyse efendim, sürekli söylediğim bir sözüm var, “benim duruşum, karşımdakinin bana olan davranışını belirler.” Ve bu sözüm üzerine bu adamın alanına girmedim, muhatap olmadım. Sözüne sözle, lafına lafla cevap vermedim. Çünkü bu tür davranışlar, düşük vibrasyonlu insanların davranışı.
Her zaman söylüyorum, “ yatırımı kendinize yapın.. bedensel, ruhsal, zihinsel ve duygusal kendinizi şifalandırın.”
Yoksa sürekli düşük vibrasyonda kalarak, dedikodu, kıskançlık, hasetlik yaparak kendi kendinize eziyet edersiniz. Tıpkı bu yaşı olan ama hayatı düşük vibrasyonda yaşayan adam misali.