PROPAGANDANIN YAPILACAK REFERANDUMA ETKİSİ-Ender Karaca
Anımsanacağı üzere geçen haftaki makalemde halkın tutum ve davranışlarının halkın bilinç düzeyine bağlı olduğunu ve bu bilinç düzeyi arttıkça tek yönlü olarak topluma sunulan “propagandanın” yerini demokratik görüş birliğine önem veren halkla ilişkilerinin alacağını açıklamıştım.
Bu konuyu neden iki makalemde de dile getirdim?
Çünkü; 12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak Anayasa’nın bazı maddelerinin referandum yoluyla değiştirilmesini ve halkın da bu durum karşısındaki tutum ve davranışlarının en olacağı konusunu ele alıp irdelemekti.
Öncelikle bu anayasanın değiştirilmek istenen bazı maddeleri içinde yer alan ve toplum için çok önemli olan Anayasa Mahkemesi ile HSKY (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu)’nun genel yapısının değiştirilmesine,
Başka bir ifade ile hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının henüz tam olacak yerleşmediği ülkemizde gerek Anayasa Mahkemesi’nin gerekse, HSKY’nın üye sayısının artırılması neden gereksinim duyulmuştur?
Yoksa yasama, yürütme ve yargı’nın birbirinden bağımsızlığını içeren kuvvetler ayırımı prensibine aykırı bir şekilde hareket edilerek, yargı, yürütmenin vesayeti altına alınmak mı isteniyor?
Örneğin; Anayasa Mahkemesine TBMM’den de 3 üyenin alınması demokrasi kurallarının henüz tam olarak yerleşmediği ülkemizde yargı bağımsızlığını olumsuz yönde mi etkileyecek?
Bunun yanında yargı bağımsızlığını olumsuz yönde etkileyen HSKY’nın Başkanı Adalet Bakanı ile bu Bakanlığının doğal üyesi olan müsteşarın bu kurulda olması,
Daha doğrusu yürütmenin yargı bağımsızlığı üzerindeki vesayetinin kaldırılması neden bu değişiklikler içinde yer almadı?
Bunlara benzer sorular siyasi partilerin yapacakları propaganda konuşmalarında topluma anlayacakları bir lisanda acaba açıklayacaklar mı?
Yoksa başka bir yöntem mi tatbik edecekler? Orasını bilemeyiz.
Yalnız bildiğimiz bir şey varsa oda halkın yapılacak bu referanduma pek fazla ilgi göstermeyeceğini tahmin ediyoruz.
Nedenlerinin başında “İşsizlik” gelmektedir. “Yoksulluk” gelmektedir. “Gelir dağılımındaki adaletsizlik” gelmektedir. “Ranta dayalı tüketim ekonomisi” gelmektedir.
Esasında toplum yapılacak Anayasa değişiklikleri yerine bu gibi sorunlara çözüm üretilmesini beklemekteydi.
Yoksa işsiz bir durumda olan ve geçim sıkıntısı çeken örneğin; 3-5 çocuklu yüz binlerce aileye yapılacak Anayasa değişikliğini tek yönlü olarak ne ölçüde anlatabilirler.
Burada önemli olan siyasetçilerin yapacakları propaganda konuşmalarında bu değişikliklerin topluma ne kazandıracaklarını anlatmaları gerekir.
Her ne kadar toplum hukuk kurallarının ne ifade ettiğini bilmese bile yine de bu değişikliklere “Halkla ilişkiler” bazında değerlendirip bu şekilde toplumu ikna etmeleri gerekir görüşündeyiz.
Unutmadan ifade etmek gerekirse; Anayasa Mahkemesi ile HSKY’nın genel yapıları neden değiştirilmek isteniyor.
Referandum da hayır ya da evet oyu vereceklerin önce bu soruyu kendilerine sormaları gerekmektedir.