1. Haberler
  2. Güncel
  3. GURBETÇİLER

GURBETÇİLER

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

ÜMRAN YALÇIN 1“Gurbet, o kadar acı ki ne varsa içimde…”, diye başlayan şarkı sözleri kendini bana daha da bir farklı açıyor. Çünkü kısa zaman içinde pek çok gurbetçi tanıdığım oldu.Yaklaşık bir ay önce de TRT’de bu konuda yapılmış bir belgeselde izlemiştim. Bu belgeselde 1970’li yıllarda Almanya’yı kurtuluş kapısı ve çıkış yolu olarak gören onlarca kişinin dramlarına yalnızlıklarına tanık olmak beni epey etkiledi.
Goethe Enstitüsü, “Almanca Dil Kursu’nda tanıdığım pek çok kişinin gurbetçi olup da Almanya’ya yerleşmek için Almanca’yı iyi bir şekilde öğrenip yurtdışında işine eşine kavuşmak olduğunu öğrendim. Benim için bambaşka bir dünya açılmış oldu zihin ve gönül dünyamda.
Daha önce Almanya’ya gidip de dil bilmediği için G.Enstitüsü’ne gelen arkadaşlar ile sohbet ettiğimde dil bilmeden gurbette olmanın ayrı bir sıkıntı olduğunu hasrete bir de yalnızlık eklendiğini söylediler. İnsana, “Adam sen de ya hu!,” deniliyormuş.
Eşim Ali Beyefendi’nin yaşadığı gurbet de daha bir farklı; çünkü onun Almanya’ya gidişi1965 yılına dayanıyor. Henüz 8 yaşındayken gittiği gurbette zaman içinde tek sığındığı liman, inancı ve Türk kimliği olmuş. Babası Nazmi Bey, Almanya’ya 1960’larda iş semineri için gitmiş. Gidiş o gidiş olmuş. Ali Bey biraz ailesinin zoru ile bulunmuş oralarda. Bir çocuğun yaşadığı gurbet acısı büyüklerinkinden çok daha farklı çok daha elemli oluyor. Sadece sarı saçlı mavi gözlü olmaması çocuklar tarafından dışlanmasına iteklenmesine yetmiş de artmış bile. Bir çocuğun masum kalbi bir defa zedelenmeye görsün. Almanca bilmemesi, farklı olması gurbette yaşaması kendini anlatamamak halini arz edememek bir küçük kalbi yıkmış. Ailesinin orada olmak zorunda olması gurbetteki ortamın verdiği hasret acısı da cabası da diyebiliriz. Babası Devlet Demir Yolları’nda muayene memuru ,gitmiş olduğu Almanya o zaman için taşı toprağı altın değerinde  bir Alis Harikalar Diyarı!…
Eşimin çocukluğu yaşanmayan buruk bir hatıra hazinesi sanki… İlkokul öğretmeni Frau Krammer sezgili hisli bir öğretmen olmalı ki, Ali’nin küçücük yüreğindeki fırtınaların farkına varıp o fırtınaları dindirmek için onun yalnızlıktan kurtulması için emek vermek istemiş. Bir gün çat pat bildiği Türkçe’siyle, ‘Üsküdar’a Giderken’ türküsünü okumuş. Maksat, bir kalbi kazanmak o yüreği teskin etmek ve fırtınaları dindirmek. Bunun yanında Frau Krammer mesai saatinin dışında ekstradan bir buçuk saatini Ali’nin diğer öğrencilere yetişmesi için harcaması da takdir edilmesi gereken bir davranış. Elbette ki kısa süre içinde Ali derslerini takip edip Almanca’sını ilerletmeyi öğretmeninin özverili çabasıyla başarabilmiş.
Şöyle bir sakince oturup düşüncelerimizde demlenip çayımızı yudumlayalım. Değerini bilmediğimiz nice zenginliklerimiz var. Kıymetini bilmemiz gereken bir ülkemiz ezanımız ve Türkçe’miz var. Bayan Krammer gibiler umarım hep var olur. Bizler de onlar gibi olup yıllar yıllar geçince bile anılıp hayırdua alabiliriz.
Kendi  ülkemiz için çırpınıp çabalayalım;ama mültecilere gurbetçilere bizlere sığınan onlarca yüreğe hor bakmayalım. Unutmayalım ki; bugün yaşanılan acıları yarın bizler de yaşayabiliriz mazaallah!.. Karşılıksız çıkarsız sevgi elimizi uzatalım ki;  garip yürekler öksüz kalmasın. Gurbet ve hasretin üşütücü soğukluğu sevginin sıcaklığında tatlı bir esintiye dönüşebilsin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!