GELECEĞE MEKTUPLAR
1986 yılında başlatılan bir kampanya ile birçok vatandaşımız ‘2000’ yılında kendisine ulaştırılmak üzere mektuplar yazmıştı.
Geleceğe mektuplar kampanyası sonraki yıllarda da PTT tarafından zaman zaman uygulandı. 2023 yılına, 2050 ve 2070 yılına mektuplar yazıldı.
1986 yılında düzenlenen ve 2000 yılında teslim alacağım bir mektubu yazmamış, tembellik etmiş olmanın pişmanlığını yaşıyorum.
Mektubun Türk edebiyatına ne zaman girdiği kesin olarak bilinmese de, en eski örnekleri Uygur prenslerinin yazdıkları şeklinde tarihe not düşülmüştür.
Divan edebiyatımızda ise Fuzuli tarafından 16 yüzyılda yazılan ‘şikâyetname’ ilk örnek olarak kabul edilmektedir.
“En son ne zaman mektup yazdınız?” diye sorsam.
Ben en son anneler gününde bir arkadaşımın annesi için yazdım.
Mektup, okuyana da, yazana da başka bir duygu yaşatıyor.
Daha samimi, daha sıcak, biliyorsunuz ki o kâğıda düşen her harf bir el tarafından özenle düşünülüp seçilmiştir.
O kâğıdın her noktasında, mektubu yazanın dokusu ve kokusu vardır.
Mesela en çok asker mektuplarını hatırlarız.
Üzerinde ‘er mektubu görülmüştür’ mührünün altında, hasret ve çok büyük özlemler taşıyan mektuplardı.
Postacıların yolunu beklerdi asker anaları, babaları.
En sevilen kişilerdi postacılar. “Mektubuma başlarken, evvela mahsusen selamımı iletir, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim” gibi basmakalıp sözlerle başlardı. Sonrasında hal hatır sormalar ki, ahırdaki eşeğin, kümesteki çilli horozun bile durumu merak edilir, sarıkızın doğurup doğurmadığına özellikle not düşülürdü.
Sarıkızın her yavrusu ‘Başlık parası’ demekti. “Mektubuma burada son verirken, harçlığımda azalıyor ama yine de kendinizi zora sokmayın, ben idare ederim” son cümlelerdi.
Mektuplar gurbet hasretinin pansumanı gibiydi.
Birde sevgiliye yazılıp el altından ulaştırılanlar vardı ki bu durumda postacılar, bir ağaç ya da duvar kovuğu veya en güvenilir arkadaş olurdu.
“Mahallenin en güzel kızıydı” diye anlatmaya başlayıp şöyle tamamlamıştı “Başka bir mahalleden bir oğlan her gün bizim yan komşumuzun bahçe duvarındaki oyuğa bir şeyler bırakıp gidiyordu.
Bir gün merak edip bekledim.
Hep rüyalarımı süsleyen ama bir türlü açılamadığım kız geldi ve bir sağa bir sola bakıp elini oyuğa sokup bir şey aldı.
Birkaç saat sonra tekrar gelip aynı yere bir şey bıraktı.
Hemen peşinden inip elimi o delikten soktum, bir kağıt parçası ilişti elime.
Oradan hızla uzaklaşıp açtım ve okudum.
Benim cesaret edip açılamadığım kız o oğlana aşkını yazmıştı.
Durup düşündüm ‘bunu yırtıp kötü şeyler yazayım, oğlanın getirdiği mektuba da öyle yapayım, kız bana kalsın’ dedim.
Yapmadım, götürüp mektubu yerine bıraktım” Artık kimseler mektup yazmıyor, 2023-2050 ve 2070 yılarına mektuplar.
Angarya mı geliyor, ya da teknolojinin verdiği hız mı tembelleştirdi bizi bilmiyorum.
Çok değil 30 yıl önce yolunu beklediğimiz ve en çok sevdiğimiz postacılardan ise bugün kaçar olduk.
Çünkü artık biliyoruz ki, gelen zarfın içinde ya fatura var ya da icra tebligatı.