OYNANAN SATRANÇ
Son haftalarda yeni bir söylem daha geldi. Neymiş efendim, bu seferde satranç oynayan kafirlikle eşdeğermiş. Bazen düşünüyorum da ortamda bu kadar sıkıntı ve acı varken nasıl oluyor da toplumun gözü önünde olan, belli bir kitleye sahip olan insanların bu şekilde sıradan ve komik bir açıklamalarda bulunuyorlar anlamıyorum!
Hatta bazen bunu kasıtlı yaptıklarını düşünüyorum. Asıl şimdi hepimiz birbirimize sahip çıkma, birlik, dirlik zamanını anlatmamız gerekirken…
“Satranç oynamak günah imiş ve hatta kafirlikle eşdeğer imiş.” Bu cümleyi hangi zihniyet ne amaçla söylüyor bir türlü hafsalam almıyor. Sinek küçüktür ama mide bulandırır. Acaba diyorum acaba?
Ben de yine bir olayı anlatacağım. Konumuz satranç ya..
Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail arasında geçen bir olaydır.
Yavuz Sultan Süleyman şiire, edebiyata ve satranca meraklı biridir. Aynı şekilde Şah İsmail’de de bu özellikler vardır. Bunu bilen Sultan Yavuz, Şah İsmail’in bu özelliklerinden yararlanmak ister. Tebdili bir kıyafet ile hatta gezgin bir abdal kılığında Şah İsmail’in ülkesine gider. Hanlarda kervansaraylarda satranç oynayarak önüne geleni yener. Bu haber Şah İsmail’e ulaşır. Şah İsmail der ki, “Çağırın birde benimle oynasın.”
Yavuz Sultan, Şah İsmail’i de yener. Şah sinirlenir ve Yavuz Sultan’a der ki, “Sen edep nedir bilmez misin, hiç Şahlar mat edilir mi?”
Elinin tersiyle Yavuz Sultan’a bir tokat atar! Şah İsmail’in kızdığını anlayan Yavuz Sultan O’nu yücelten şiirler okumaya başlar. Ancak Şah İsmail hala O’nun Yavuz Sultan Selim olduğunu anlamamıştır.
Sultan Yavuz yediği tokadın acısını unutmaz. Birkaç sene sonra Çaldıran’da Şah İsmail’i yener. Ve O’na bir mektup gönderir. Mektupta o günkü tokadın acısını aldığını söyler ve ilave eder; “Atacaksan tokadı böyle atacaksın.” (Kaynak; Tarihi Hikayeler, Evlad-ı Osmanlı Yavuz Sultan Selim)
Neymiş efendim, satranç taa ceddimizde de oynanan bir oyunmuş. Ve aynı zamanda da anlaşılıyor ki,
Yavuz Sultan olmak öyle kolay olunmuyormuş. Yediği tokata tokat yerine şiirle karşılık verip, cenk meydanında da yeri gelince konuşmasını bilecek kadar büyüklük..