LOZAN YALANI VE 2023
Sosyal medyada sıkça rastladığımız bir paylaşım “Amaç 2023 ten önce Türkiye’de iç savaş çıkarmak. Sebebi ise Lozan anlaşmasının süresi bitiyor, İncirlik hava üstünü geri alıyoruz. Yer altı kaynaklarını biz kullanacağız. Amaç ortalığı karıştırıp, anlaşmayı tekrar imzalamak.. Mesele Türk, Kürt meselesi değil. Herkes paylaşımlarına dikkat etsin. Kimse kimseyi kışkırtmasın, sonumuz Suriye gibi olur yoksa. Gelen vurur, giden vurur”…
Bu tip paylaşımlara inananlar elbette var. Çünkü zahmet edip Lozan anlaşmasını, İncirlik üssü ne zaman verilmiş, maden kanunu, petrol kanunu ne zaman revize edilmiş bakmıyorlar. Lozan’a taraf ülke olarak Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya katılmıştır. Konferansta ABD gözlemci olarak bulunmuş, SSCB boğazların kullanımı, Bulgaristan Ege Denizine sınır topraklar için görüşmeye katılmıştır.
Lozan’da aleyhimize olan en önemli madde: “boğazların her iki yakası askerleştirilerek geçişlerin uluslar arası bir kurulun denetimin bırakılmasıydı” Bu madde 1936 yılında Montrö anlaşmasıyla Türkiye’nin lehine değiştirilmiştir.
Neymiş efendim “Lozan anlaşması 2023 yılında bittiği için daha özgür olacakmışız..!” Madenlerimizi kendimiz kullanacakmışız: Devletlerin doğal kaynaklar üzerinde sürekli egemen olması ilk olarak birleşmiş milletler genel kurulunun 21.12.1952 tarihli ve 626 (vii) sayılı, doğal kaynakların ve zenginliklerin serbestçe işletilmesi hakkı adını taşıyan kararıyla gerçekleşmiştir. Ancak, anılan ilkenin, içeriğinin kabul edilmesi birleşmiş milletler genel kurulunun 14.12.1962 tarihli ve 1803 (xvii) sayılı bir kararıyla oluşturulan doğal kaynaklar üzerindeki sürekli egemenlik bildirisi ile oluşmuştur.
Bu ilkenin geçerliliği sonradan yine birleşmiş milletler genel kurulunca 12.12.1974 tarih ve 3281 (xxix) sayılı bir kararla kabul edilen ve yeni uluslararası ekonomik düzen anlayışının temel belgesini oluşturan devletlerin ekonomik hakları ve görevleri yasası ile tekrarlanmıştır.(Uluslar arası Hukuk sayfa 151-152) İNCİRLİK ÜSSÜ BİZE KALACAKMIŞ: İncirlik üssünün yapımına 1951 yılında başlanmış ve 1954 yılında açılmıştır. Türkiye NATO’ya 1952 yılında üye olduğu halde bu üsse pakta üyeliğimiz olmadan izin verilmiştir. Tıpkı daha tezkere çıkmadan ABD askerlerinin ülkemize doldurulduğu Irak’ın işgalinde yaşananlar gibi.. Truman Doktrini gereği Ülkemizdeki üsler Marshall yardımı karşılığında kurulmuştur. Lozan Barış Anlaşmasıyla hiç bir ilgisi yoktur.
Madenlerimizle ilgili tasarruflar Lozan’da değil, 1946-1960 yılları arasında alınan dış borçlardan sonra olmuştur. Yapısal dönüşümler altında: Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu, Petrol Kanunu ve Maden Kanunu bu dönemde uygulamaya sokulmuştur.
Bu dönüşüme paralel olarak ABD ve Avrupa’nın ihtiyaçlarına yönelik olarak ülkemizin doğal kaynakları üzerinde planlamalar ve üretim belirlemeleri yapılmıştır.
Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu, Petrol Kanunu ve Maden Kanunu her şey bu üçgende gizlidir.
Neumark Raporu (1949), Thornburg Raporu (1949-1950), Barker Raporu (1951),
Martin ve Cush Raporu (1951), Leimgruber Raporu (1951), Gruber Raporu (1951-52), Baade Raporu (1959),
Chailleux-Dantel Raporu (1959), Giyaz Akdeniz Raporu (1952), Mook Raporu (1962),
Fisher Raporu (1962) ve Podol Raporu (1963)
İşin özü Lozan anlaşması Türkiye Cumhuriyetinin tescilidir, tapusudur.
Ama savaş şartlarındaki kazanımlar, barış ortamında peşkeş çekilmiştir.
Peki, “2023 yılında İncirlik üssünü alacağız” diyenler Kürecik hava üssünü neden bağışlamışlar?
Siz siz olun böyle palavralara inanmayın. Hele PKK’nın bile kandırdığı bir siyasi kadroyu Lozan’da paramparça ederler.
Yanlış mıyım?…