PARA BENDEN, ŞEHİT SENDEN
Amasya’nın bir köyünde doğmuştu. Kırıkkale’de, Çorum’da, Manisa’da doğan meslektaşlarıyla aynı kaderde buluştu.
Çiftçi babaların gariban, kavruk ve fakir çocuklarıydı.
“Liseden sonra okuyamadılar” desem yanlış olur.
Zeki ve çalışkanlardı ama fakir bir haneye konan ak güvercindiler.
Bu devirde üniversite okutmak kolay mı? Aylık en az bin lirayı gözden çıkaracak aile.
Asgari ücretin kısıtlı kaynaktan, açıkçası para yokluğundan dolayı 900 lira olduğu bir ülkede nerde duracağını bilmeli çocuklar.
Yıllık kiraların füze gibi fırladığı bir ülkede hangi emekli yılda 60 liralık zamla “Oku evladım” deme cesaretini gösterir. “Öğrenci yurtları” var diyeceksiniz.!
Birçoğu cemaatlerin ya da ideolojik derneklerin tekelinde.
Devlet yurdu desen hak getire, yazılırsın da “dayın varsa”.
Türkiye nüfusunun yaklaşık üçte ikisi ya asgari ücretle ya emekli maaşıyla ya da çiftçilikle geçiniyor.
Eskiden toprakla uğraşanlar kazanırdı.
Şimdi köylü bir vatandaşın ilçe merkezinde bir kahvede 1 bardak çay içmesi için 7 kilo şeker pancarı veya 1 kilo 800 gram buğday satması lazım.
Üçte ikilik nüfusun çocukları ölüyor.
Ekmek peşinde koşan gerçek emekçi onlar.
Sosyal düşünceye sahip örgütlerin, normalde baş tacı edeceği hatta ideolojik temelde haklarını savunacağı çocuklar bunlar.
Ama o fakir çocuklarımız birer birer kurban ediliyor. Garip anasının, babasının “Şehit oldu” tesellisi olmasa, “vatan, millet” sevgisi olmasa o dakikada çatlar ölürler.
Dayanılır bir acı mı?
Haydi nefsinizde düşünün!
Bu ülkede maalesef her şeyin bir bedeli var.
Fakirliğin, çaresizliğin bedeli ise üç otuz paraya karşılık, cephede ölmek, pusuya kurban gitmek, madenlerde katledilmek olarak tecelli ediyor.
Kocaman imkanlarla, kocaman laflar edip bir ülkenin kaderiyle oynayanların çocukları. Bozmayayım terbiyemi, “samanlıktaki kediye kurşun mu değer” Her şeyin bedeli var.
Kimisi mecburi askerlikle öder vatana borcunu, kimisi de babasının sağ kıç cebindeki cüzdanla. İnançsız olsam “cennete bile vicdanla değil, cüzdanla girerler” derdim.
Demokrasiler fırsat eşitliği yaratırmış!
O kerpiçten, tek katlı evlere asılır ay yıldızlı bayraklar, çünkü hep o evlerden çıkar kınalı kuzular.
Ölenin de öldürenin de fakir olduğu kahpe bir savaşın içindeyiz yine.
Peki, fakirliği yasaklayıp, fakirlerin çocuk sahibi olmasını önlesek savaşlar durur mu?
Tek katlı, kerpiç bir evin kapısını çaldılar bir gece vakti.
Sonra bir diğerini sonra bir diğerini…
Feryatlar, ağıtlar, yetimler, dullar.
Yine de acısını içine atıp “vatan sağolsunlar” der.
“Suçlu kim?” diye soracaksınız.
Hepimiz, elbirliğiyle bu ülkeyi bu noktaya getirdik.
Sırça saraylarında krallar gibi yaşayanlar için feda ettik bu ülkeyi.
Sağcı, solcu olduk çatıştık.
Zıtlaştık ve sevmedik birbirimizi.
Farklılıklarımızı zenginlik olarak görmedik.
Herkesi kendi düşüncemizi, inancımızı kabul etmeye zorladık ve biz katiliz biz şehidiz.