TÜRKİYE’DE POLİTİKANIN ÖZELLİKLERİ VE SEÇİM SONUÇLARI
7 Haziran 2015’de yapılan genel seçimde yüzde 10’luk seçim barajını geçen dört siyasal partinin aldıkları oyların sonuçları üzerinde bir seçim değerlendirmesi yapmadan önce Türkiye’de uygulanan politikanın genel özelliklerini açıklarsak;
Bizim gibi demokrasi kurallarının henüz oluşmadığı toplumlarda politika;niteliksiz,verimsiz,pahalı,yararsız ve kuralsız bir uğraş haline gelmiştir.
Oluşan bu düzen,çalışmadan kazanma,adam kayırma,arkadan dolanma,kuralsız oynama,yalan söyleme,sataşma vb. gibi davranış biçimlerini de ortaya çıkarmıştır.
Esasında politika ile uğraşmanın bir yönde kazançlı olduğu, hesap soranın olmadığı,kalite kavramının dikkate alınmadığı yapanında yanına kar kaldığını söyleyebiliriz.
Türkiye’de siyaset yapmak bir yönde bilgi birikimi,kültür düzeyi,teorik bilgi sahip olmayı gerektirmez.
Yeter ki ağzı kalabalık,nabza göre şerbet veren,günlük şovu gerçekleştiren bir yapıda olsun,bu özellikler yeter de artar bile
Bu özellikleri tüm politikacılara mal edemeyiz.Aralarında son derece dürüst,saygın ve idealist politikacıların da bulunduğunu unutmayalım.
Gelelim seçim sonuçlarının değerlendirilmesine;görüldüğü üzere bir parti tek başına iktidara gelemiyor.Ortada iki yada üç parti arasında bir koalisyon olacağı anlaşılıyor.
Oluşacak bu koalisyon nasıl bir şekil alır ve koalisyona katılacak partiler seçimden önce seçmenlerine vaat ettikleri projeleri yerine getirecekler mi? Ya da ‘Dün dündür,bugün bugündür mü’ derler orasını bilemiyoruz.
Esasında Türkiye’nin çözüm bekleyen büyük sorunları var.Bu sorunların başında ekonomik sorunlar gelmektedir.Örneğin; işsizliğin,yoksulluğun gelir dağılımında yaşanan adaletsizliğin önlenmesi için ne gibi radikal önlemleri alacaklarını topluma açıklamaları gerekir.
Esasında bir ülkenin kendi öz kaynaklarını dikkate alarak bu kaynaklar üzerinde yatırım yapıp istihdam yaratarak planlı bir şekilde kalkınması gerekir.
Öyle yurt dışından gelecek sıcak paraya dayalı tüketim ekonomisi ile dünyada hiç bir ülke kalkınamaz ya da gelişemez
Bizi yönetmeye soyunanların özellikle tarihten ders almalarını öneririz.
Şöyle ki; 1930’lar da başlayan I. ve II. Sanayi planlarında ülkemiz dünyada en hızlı kalkınan ülkelerin başında gelmekteydi.Özellikle II. Sanayi planında madencilik,enerji santralleri,toprak sanayi,gıda sanayi,makine sanayi ve kimya sanayi’nin geliştirilmesine büyük önem verilmişti.Bu hızlı gelişme II.Dünya savaşının başlaması ile önemli ekonomik sorunları beraberinde getirmişti.
Ülkemiz II.Dünya savaşından sonra Avrupa’yı yeniden canlandırmak için uygulanmaya konulan Marshall Yardımından pay almak istedi ancak Batı Türkiye’nin Sanayileşmesini istemiyordu ve bu yardımdan faydalanması içinde tarımını geliştirmesi,Avrupa’nın gıda maddeleri ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olunması istiyorlardı.
Bu durumda hazırlanan ivedili sanayi planı uygulamadan kaldırılmıştı.
Altmış sekiz yıl önce uygulanması istenilen ekonomik durum ne ise bugün de aynı.
Daha doğrusu bırakın sanayileşmeyi tarım sektöründe bile can çekişmeye başlandı diyebiliriz.
Unutmayalım emperyalist güçler her zaman ülkemizin kendilerine muhtaç olmasını istediler ve şu anda bile istiyorlar.