“ORTADİREK” SÜRÜNÜYOR
Bir zamanlar mutlu azınlığın bir alt gurubunu oluşturan ve bu gün adını dahi unuttuğumuz bir “ortadirek” vardı. Emeğiyle, alın teri ile kimseye muhtaç olmadan çalışarak, üreterek, aylık kazancı eline geçmeden vergisi peşin alınan, yani kısacası kendi yağı ile kavrulan bir kesimdi bu “ortadirek”.
Her dönemde “mutlu azınlığın diktecisi” görevini başarı ile yerine getiren yönetimler, ülkemizin bütün kaynaklarını, bankalarını peş-keş çektikleri yetmiyormuş gibi, vergi alacaklarını tahsil etme gücünü kullanamamanın aczini, çıkardıkları “vergi affı” yasası ile çok önemli bir görevi yerine getirmiş olmayı, büyük başarı gibi gösterme pişkinliğini dahi göstermişlerdir.
Bir zamanlar “ortadirek” sınıfına zar-zor girebilen ve görevi gereği, varlığı her zaman tehdit altında olan “emniyet güçlerinin” yakalayıp, bağımsız yargı organlarına teslim ettikleri suçlular, tekrar sokaklara bırakılarak, emniyet güçleri ile suçlular arasındaki kedi-fare oyununa sil baştan başlamakla, bu günkü hapishanelerin doluluk oranı göz önüne alındığında, bu konuda ne kadar başarı sağlandığı açıkça görülecektir.
Adına, “iş güvencesi yasası” diyeceksiniz, 30 kişinin altında işçi çalıştırılan bir işletmede, işçinin güvenliğini yok sayacaksınız. İşçinin kazanılmış hakkı olan kıdem tazminatını azaltacaksınız. İkramiyesini kısacaksınız. Emekliden sağlık pirimi adı altında kesinti yapacaksınız. Çalışanlara enflasyonun altında ücret artışı yapacaksınız Şempanze kılıklı şovmenlerin çaldıklarını kapatmak için, sözüm ona “orman olma özelliğini kaybetmiş yerler” diyerek, rantiyecileri korumak adına Devlet arazilerini satarak, kapatma yolunu açacaksınız ve daha sonra da; Pazar artıklarını gizlenerek toplayan emekliler ordusu yaratacaksınız, hayır işlemek adına, ramazan ayı boyunca meydanlara kurduğunuz “iftar sofraları” önünde, utancından yüzünü gizleyen Devlet memurları kuyruğu oluşmasından sizler utanmayacaksınız ve bir öğünlük yiyecek yardımını kapma yarışında çamurlara belenen insan manzaralarını yaratacaksınız ve bütün bunlara karşılık ülkede huzuru sağlamak için polisiye güçleri artıracaksınız, ve bunun adına “Sosyal Devlet” diyeceksiniz, Pes doğrusu.
Gelir dağılımının, işsizliğin ve kayırmacılığın bu kadar derin boyutları olan bir ülkede, buna paralel olarak suç ve suç işleyenlerin oranının artması kaçınılmazdır. Bu gibi durumlarda en zor görev asayişin sağlanmasıdır. Polisiye güçleri çoğaltmakla asayişi sağlamaya çalışmanın sisteme zarar vereceğinin bilinmesi gerekir. Demokrasilerde tartışılmaz en güçlü otorite, “halk”tır.
Bir ülkede “rant” kendiliğinden oluşmaz. Rant; yönetenlerin aczi veya kayırmacı tutum ve davranışları ile ortaya çıkar. Dolayısıyla “rantiyeci” diye adlandırılan illegal gurupların oluşması sağlanmış olur.
Görülüyor ki; her gün, bir önceki günü arar olduk. Dış ilişkilerde başarısız, içeride Devlet ile Halk ile kavgalıyız.
Akıl almaz zenginliklere sahip güzel ülkemizde, insan yaşamını zorlaştıracak tüm olumsuzlukları becermekle görevlendirilmiş gibiyiz.
Bizler insanız. İnsanca yaşayabilmenin tek kuralı; Devletin şefkatli kollarının bütün vatandaşlarımıza uzanarak, yumuşaklığını ve sıcaklığını hissettirmesi ile mümkündür.
Bir gün bu köşelerde güzel bir şeyler yazmanın, okumanın ve haber bültenlerinde olumlu gelişmeleri duymanın özlemini çekiyorum. Sizlerin de aynı duygular içerisinde olduğunuzu biliyorum.
Çıkış noktamız; her türlü kişisel duygulardan arınmış “sorumlu vatandaş” kartımızın değerini ve gücünü çok iyi algılamak ve kullanmak olmalıdır.
Saygılarımla.