NE DERSİNİZ?-Hasan İlhan
Yanlış olanı yanlış yaparak düzeltmek mümkün müdür acaba?
Ben hiç görmedim…
Duymadım da…
Son günlerde yine Belediye çalışanları içerisinde görev değişikliklerinin yapıldığını görüyoruz.
Görev değişikliklerine pek fazla yorum getireceğim yok da bu işlerin siyasi amaçlı yapıldığını görmek acı…
Yapacak, konuşup tartışacak ve halledilmesi, çözülmesi gereken o kadar gerçekler varken…
Acı ki ne acı…
Bakınız daha önce kaleme aldığım köşe yazımda nelere dikkat çekmeye çalışmışım…
Bütün insanların kendine değer katabilmesi için yapmış olduğu davranış ve hareketlerde saygıdeğer olduğunu, yapmış olduğu işlerde de başarılı olduğunu her zaman çevresinden duymak ister. Bu sürecin sonuçlarında da yeni davranış ve yeni işlerinde başarılar da beraberinde gelir…
Toplum ister istemez yeni beklentiler içerisine girer…
Tersi bir durumda da En kötüsü olan dedikoduları çoğaltır…
Ama maalesef vatandaş olarak yabancı olduğumuz bir kelime değil.
Yaptığımız en güzel uzun havadır dedikodu…
Yalanda olsa doğru da olsa ister duyulan cümlelere yalan yanlış cümle ya da kelimeler eklemek, isterseniz sevilen ama sizin sevmediğiniz kişiler hakkında haksızca ve pervasızca eleştiri dedikoduları, isterseniz başta kendinizi sonra insanların düşüncelerini etkilemek adına yapılan dedikodular geleceğimizi dahi etkileme derecesine varan sonuçlar doğurabilmektedir.
Peki, ne yapmalıyız?
Öncelikle her şeyi anlatmak zorunda değiliz herhalde…
Tamamen kesin ve kat-i surette samimi olmalıyız.
Eğer bizler samimiyetsizliği bırakıp, dedikodulardan uzak durmaya çalışır ve bütün bu en değerli şahıslardan olur isek, yanlış yapan, yapmaya kalkışan, istek ve arzuların karşısında hesap da sorabiliriz.
Bu koca Ülkede tek yapamadığımız şeyin hesap sormak olduğunu hepimiz başımızı sallayarak cevaplarız belki de…
Bu büyük sorumluluğumuzun yerine yaptığımız tek şeyin bol dedikodu yaparak, karşımızda olmayan ve cevap hakkı dahi vermediğimiz (çünkü karşısına geçince saygıda kusur etmediğimiz) insanları yerden yere vurmayı çok seviyoruz…
Dayanamıyoruz aslında bir kere “Siyaseti Çok Seviyoruz”…
İnsan olarak birbirimizden laf toplamayı, boş da olsa zamanı harcamayı, “Elin Amerikalısı Ay’ a çıktı, biz daha türbanla (birileri bez parçası da dese) uğraşıyoruz” demeyi içten istiyoruz. Geçenlerde tanıştığım Köylü Ali Amcamın birisinin dediği gibi “ Demirel benim partimidi (bilgisayar bile bu kelimeyi tanımadı), biz ebedi Demirelciyiz, bizi düşünürüdü, adam akıllı bir adamıdı” cümleleri bile hala kendi haklarımızı sorgulamadığımızı göstermiyor mu sizce. Eğer geriye dönük isteklerimiz, taleplerimiz, hayallerimiz gerçek olsaydı ben Atatürk’ ün yaşamasını, Ülkemin değerleriyle en güçlü devletler arasında yer almasını, bütün Vatandaşlarımızın Hak ve Hürriyetlere sahip olmasını, her bireyin eşit vergi ödemesini, Atam yaşadığına göre her vatandaşımın çalışkan ve zeki olmasını, yazımın başında da belirttiğim gibi samimi duygular içerisinde dedikoduları bir kenara bırakarak haklıya hakkını vermesini, haksızlık ve riyakârlık yapana da hesap sorulmasını isterdim.
Bir kere denesek ne çıkar acaba?
Ama bu işler bir kişiyle olmaz ki…
Bırakın artık şu siyasi kin kusmalarını da daha fazla nifak tohumu yerine sevgi sarsın dört bir yanınızı…
Yoksa çok mu iyimserim…
Sizleri herkesin sevmesi güzel bir anlam ifade etmez mi?
Ne dersiniz?
Mutlu ve Sağlıcakla Kalın, Hoşça kalın…