10 MUHARREM ÂŞÛRÂ –Nazif Fethi Yalçınkaya

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hicrî Senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü yani 16 Aralık günü Âşûrâ Günüdür.  Muharrem ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, Âşûrâ Gününün de diğer günler içinde daha mübarek ve bereketli bir konumu bulunmaktadır.
Bugüne ” Âşûrâ ” denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Arapçada “aşere” on, “âşir” onuncu demektir. Halkımız onuncu gün manasına gelen “âşir”i, aşure şeklinde telâffuz ederek Muharrem’in onuncu gününe Âşûrâ Günü ismi vermiş, böylece tarihe de Âşûrâ Günü olarak geçmiştir.
 Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsanda bulunduğu içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:
1. Allah, Hz. Musa’ya (a.s.) Âşûrâ Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.
2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşûrâ Gününde demirlemiştir.
3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşûrâ Günü kurtulmuştur.
4. Hz. Âdem’in (a.s.) tevbesi Âşûrâ Günü kabul edilmiştir.
5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşûrâ Günü çıkarılmıştır.
6. Hz. İsa (a.s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
7. Hz. Davud’un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
8. Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
9. Hz. Yakub’un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf’un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.( Sahih-i Müslim Şerhi, 6,140.)
 Muharrem ayı ve Âşûrâ Günü, Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine’ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.”Bu ne orucudur?” diye sordu.
Yahudiler, “Bugün Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı Firavun’u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur” dediler. Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, “Biz, Musa’nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz” buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.(  İbn Mâce, Siyam: 31
Âşûrâ günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslam öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve oruç tutuluyordu. Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir:” Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine’ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Âşûrâ gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı.” (Buhari, Savm: 69.) Böylece Âşûrâ orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu.
Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âşûrâ Gününe denk getirmemek için, Muharrem’in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.
 Âşûrâ günü, bir de aşure isimli bir tatlı pişirilir. Bu tatlının menşei hakkında şöyle rivayet edilir: Hazreti Nuh (Aleyhisselam)’ın gemisi Âşûrâ günü cudi dağının tepesine oturunca, gemidekiler tufandan kurtuluş gününü kutlamak istemişler ve geminin ambarında arta kalan erzakı karıştırıp bir yemek pişirmişlerdir. Âşûrâ pişirme âdeti buradan kalmadır. Âşûrâ tatlısı yapmanın bu anlatılan haricinde herhangi bir dini hükmü yoktur. Yani bir ibadet değildir. Toplumda insanların birbirleriyle dayanışmasına kaynaşmasına vesile olduğu için iyi bir adettir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!