ZEKÂ SAVAŞLARI
“Yangın derenin öbür yakasındaysa dur seyret ama bu yakasındaysa feryat et” demiş eskiler. ABD için (İkiz kuleler vakası hariç) yangın hep derenin öbür yüzündeydi.
Irak’ın işgalinden sonra hiçbir savaşa tek başına girmeyen ABD, NATO’yu kendi özel kuvvetleri gibi kullanmaya başladı. Öğrenciliğimizde attığımız “ne NATO ne CENTO tam bağımsız Türkiye” sloganlarının doğruluğunu şimdi daha iyi anlıyorum.
Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünün geçerliliğini hiçbir zaman yitirmedi. Komşudaki yangına körükle gidersen bir gün aynı yangın senin evine de sıçrayabilir.
Bir kesim Irak’ın işgaline bu yüzden karşı çıktı. Saddam’ın diktatör olduğu su götürmez bir gerçekti.
Ancak Afganistan başta Ortadoğu’da otorite boşluğu olan hemen her bölgede başka bir tehlikenin varlığını görmek gerekiyordu.
Bazen ölümü hissedip sıtmaya razı olmak gerek.
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi saçmalığı Ortadoğu’yu cehenneme çevirirken, Zengin petrol baronlarına ve tüccarlarına adeta cennetin kapılarını araladı.
BOP’ un eş başkanı olmaktan dolayı gurur duyanlar şu gelinen noktadan utanç duyarlar mı bilemem?
Mısır, Libya ve Suriye üçgeninde yaşanan iç savaşın kime ne hayrı oldu sormak lazım? Libya’da petroller batılı ve ABD’li şirketler tarafından paylaşıldı.
O günlerde gaza gelip cihat ilan edenleri ileriki tarihler hain olarak yazacaktır.
Mısır’da yaşanan ve on binlerce insanın ölümüne sahne olan iç savaştan demokrasi çıktı mı? Ya Suriye?
Bir milyondan fazla insan yaşamını yitirdi.
Beş milyon insan ülkesini terk ederek sığınmacı oldu.
Gelinen nokta da BOP’ un çöktüğünü (Türkiye açısından) ve bu coğrafyada BOP’ destekleyen ülkelerinde başına çorap örüldüğünü çok açık bir şekilde görüyoruz.
Musul’da yaşanan olaylar ileri ki dönemler için sadece bir işaret.
Üzülerek söylüyorum, Osmanlı şahlanıyor, yeniden dünya lideri gibi ucuz ve altı boş pohpohlamalara kananlar ülkemizin başını boş yere belaya soktular.
Suriye ile olan dostluk köprüsü ne kadar doğru bir adımsa, savaşın eşiğine gelmek hatta el altından savaşmakta bir o kadar yanlıştı.
“Bir haftada gidecek, bizim için çerez bile değil, gelir orayı başınıza yıkarız, ordumuz için iki saat sonrası Şam’da kayısı” diyenler.
Teröristlere silah, mühimmat ve her türlü lojistik desteği verenler, bırakın Şam’da ki kaysıda, Musul’da hurma muamelesi yapılan vatandaşlarımızın düştüğü durumu sorgulayın.
Suriye’de sözde özgür orduyla anlaşan, İstanbul’da toplantı üstüne toplantı yapan, IŞİD elemanlarını Şanlı Urfa’da, Hatay’da tedavi edip tekrar Suriye’ye salanlar. Başımıza nasıl bir çorap ördüğünüzün farkında mısınız?
Hani ne oldu ABD’nin Suriye’ye girip Esad’ı indirme planı.
Ya İran’a olan ABD husumeti. Bugün ABD, İran’la müttefik olmanın yollarını aramaya başladı.
İçeride insanları her şekilde kandırabilirsin, Ama dışarısı bir cehennem, kurtlar sofrası, adamın gözünden sürmeyi çalarlar.
Büyütürsün, beslersin, eline silah verirsin, işler değişir, hesap değişir ve gelir senin kapını çalarlar.
“Etrafımızda bir tane dost ülke kalmadı’ derken haklıydık.
CHP’li bir vekil,” Soma’da büyük bir felaketin ayak sesleri var” dedi dinlemediniz.
MHP’li vekil “IŞİD Musul’da elçiliğimizi işgal edecek” dedi.
“Atma atma” diye karşılık verdiniz.
Ve dönüp dolaşıp Musul felaketini de gezicilere yüklediniz…