Yaman, "İhanet edemem"
Demokrat Parti (DP) Alanya İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Yaman, 12 Eylül’de yapılacak olan anayasa değişikliği referandum oylamasında, “Partimin demokratik ruhuna ve Adnan Menderes ruhuna ihanet etmem, edemem.”diyerek, referandumda destek oyu kullanacağını açıkladı.
Yaman açıklamasında; “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26 maddesinde yapılan değişiklik paketinin, referandum sürecine gelinceye kadar, değişikliğin gerekçelerini ve değişiklik sürecinde mevcut iktidarın çalışmalarını, bu süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, yani yasamanın oluşturduğu komisyonun çalışmalarını ve bu çalışmaların kamuya yansımalarını, mevcut iktidarın diğer siyasi partilere görüş, düşünce ve katkılarını almak üzere yazılı ve sözlü davetlerini ve ziyaretlerini, yazılı ve görsel basından takip ettim. Tüm Türkiye olarak, muhalefetin mevcut iktidarın diyalog ve katkı çağrılarına kulak tıkadığını gördük.
Diğer taraftan, Millet iradesinin tecellisi ile TBMM’de, milletin vekili olarak görev yapan birçok milletvekilinin, anayasa değişikliği oylamalarına katılmadığını ve karşı görüş belirtmediğini gördüm.
Bugüne kadar, muhalefet tarafından halka anlatılmaya çalışılan tüm argümanlar, anayasa değişikliği dışında ve anayasa değişikliğine ait maddeleri kapsamayan, mevcut iktidarı hedef alan iddialardan ibaret olup, Türkiye’nin özgürlükleri ve demokratikleşme alanında ortaya konmuş tespitler ve düşünceler değildir.
Gerçek demokrasilerde; yasama, yürütme, yargı güçleri elbette ki ayrı güçler olup, her güç milleti için hizmet eden ve bu hizmet yarışında, milletinin refahı ve huzuru için kendisini geliştirebilen sistemler ortaya koymalıdır.
Ancak, 1946 yılından beri bazı güçler, millete rağmen, anayasaya rağmen, demokrasiye rağmen, hukuk devletine ve cumhuriyet rejimine rağmen mevcut iktidarı yok sayarak, millet iradesini gasp etmişlerdir. Ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti yıllarca ekonomik, sosyal ve demokratik manada çöküntü yaşamış, en önemlisi olarak da başbakan ve bakanlar asılmıştır. Bugün başörtüsünü, terörü iktidara geldiğinde çözeceğini söyleyen liderler var. Halbuki; bu liderlerin partileri, Cumhuriyetin kuruluşundan beridir, ülke yönetimindedirler. Bugün söylenenlerin, riyadan ve halkı kandırmaktan öteye gitmediği açıktır.
Bugün birileri çıkıp, “Halkın iktidarını, birlikte kuralım.” demektedir. Peki; Adnan Menderes iktidarı, AK Parti iktidarı, Süleyman Demirel iktidarı, Turgut Özal iktidarı halkın iktidarı değil miydi? İşte; onların iktidarını içine sindiremeyenler, iktidara gelmenin başka yol ve yöntemlerinin arayışına girmişlerdir. Yıllarca, milleti çeşitli argümanlarla korkutarak ülkeyi kaosa sürüklemişlerdir.
Günümüzde de, muhalefet ve bazı kesimler; “Yargıya müdahale var. Yargı bağımsızlığı ortadan kalkıyor!” demektedir. Bu ifadeler bize, görme özürlü iki insanın arasında geçen diyalogu hatırlatmaktadır.
İki kör dolma yiyormuş. Biri diğerine sormuş:
– Sarmayı niye ikişer ikişer yiyorsun? Diğeri de:
– Sen de körsün ben de. Benim iki dolma yediğimi nerden biliyorsun? Deyince, diğeri cevap verir:
– Çünkü ben kendim ikişer ikişer yiyorum da oradan biliyorum…
Meydanlarda nutuk atan bazı liderlerin partisine ve ideolojisine sahip bazı eski adalet bakanlarının, çıkacak olan kararlara ve atamalara nasıl müdahale ettiğini, bu müdahalenin arkasında yatan nedenin, zamanında oluşturulan kadrolaşmadan geldiğini maalesef öğrendik. Haliyle, yargıyı kendisine bağımlı hale getirenlerin bugün bağıranlar olduğu ortaya çıkmıştır.
Ana muhalefetin yaptığı bazı açıklamalar, son derece düşündürücüdür. Ana muhalefet kendisine uygun kararlar çıktığında: “Cumhuriyetin savcıları ve yargıçları adil karar verdiler.”derken, kendilerine uygun olmayan, kendi amaçlarına hizmet etmeyen savcı ve yargıçlara ise: “İktidarın savcı ve yargıçları” diyebilmektedirler. Artık, Türkiye’nin ve Türk siyasetinin, milletin vesayetinin dışında her türlü vesayetten kurtulma zamanı gelmiştir.
Ben, Demokrat Parti geleneğinden gelmiş ve yıllarca bu partiye hizmet etmiş ve bugünde bu partinin yöneticisi olarak, anayasa değişiklik paketi referandum oylamasında demokrasi ve özgülüklerin ülkemizde sürekli ve kalıcı olması adına “EVET” diyorum.
Bugün “EVET” diyerek, geçmişe olan vicdan borcumu öderken, aynı zamanda Türkiye’nin geleceğinde ve gelişmesinde cumhuriyetin özünü oluşturan demokrasinin tam manası ile yaşanması noktasında, bireysel sorumluluğumu yerine getirmiş olmanın huzurunu yaşayacağım.”dedi.