TURİZM ÜZERİNE…

Ne güzeldir memleketimin her bir köşesi…
Denizi, kumu ve güneşi bir yerde derken, bir bakıyorsunuz hemen yanında tarihi ve kültürel köşeleri zenginliğimizi anlatmaya çalışıyor.
Malum sıcaklar bu aralar çok bunaltsa da, aksine D400 Karayolu gün geçtikçe trafik yoğunluğu ile yeni çözümlerin masaya yatırılması zamanının geldiğini, hatta geçmek üzere olduğunu bize göstermeye çalışıyor.
Turizm sektöründe bu yıl özellikle bölgesel anlamdaki olumsuzluklara rağmen memnun olanların oranı daha fazla görünüyor.
Mutsuz olanlar var ise, çoğunun turizm sezonuna yetişmeyen çalışmaların olduğu ve olumsuz yansımalarını daha çok önümüzdeki yıllarda görebileceğimizi söylemeliyim.
Ülkemizde turizm merkezli ve marka değeri yüksek olan yerlerimiz mutlaka var. Bunu nereden anlarız?
Parası olmayanın pek işi yoktur orada…
Çalışan insanlar alanında profesyonel ve aldığı maaşından memnundur…
Otel odalarının fiyatları el yakar, isim yapmış otellerde boş oda bulmak çok zordur…
Dünyaca meşhur Restaurantlarında rezerve yaptırmanızda fayda vardır…
Bu durumda Alanya ve çevresinde bulunan beldelerin yeteri kadar marka değerini tam anlamıyla yakalayamamış olması irdelenmesi gereken bir konudur aslında.
Alanya, özellikle eğlence kavramı ile ön plana çıkan ve hayatın gece ile başladığı bir tatil bölgesidir.
En olumsuz tarafı da düzensiz ve çarpık betonlaşmasıdır.
En büyük sorunlardan birisi de ulaşım sorununda düşünülen çözümlere çarenin net olarak çözümlenememiş olması, bölgeyi marka değerini yakalamada ve aynı noktada konsept çeşitliliğini de engellemektedir.
Özellikle beldemizde alternatif eğlence alanlarının kısır kalmış olması, Alanya merkezine olan talebin artmasına sebep olmaya devam edecektir. Bu durumda şunu da belirtmekte fayda var, otellerimizin çoğunun kendilerini yenilemekte zorlanmaları da olumsuz katkı sağlamaktadır.
Peki, ne yapmalıyız?
Öncelikle yerel yönetimlerin turizm gelirlerinden dolaylı olarak beldesinde yaşayan ve çalışan her kesimin yarar gördüğünün bilinci ile hareket etmeli, Turizm sektörüne gerçek anlamda hizmet edenlerle ortak kararlar almalı ve aynı zamanda icraatlarını planlı olarak gerçekleştirmelidir.
Turizmde çalışanlar bilir, bu işin mesaisi yoktur. Turizmi güya 12 ay yapanlardan da değiliz.
Keşke olabilseydik…
Bölgesine göre değişen, zor yıllarda üç aya kadar düşen doluluk oranları ile ayakta kalmak zorunda kalınan, buna rağmen her yıl bir umutla heyecan kazananların desteklerini almak için çok şey istemediklerini düşünüyorum.
Genelde kafamızda “patronlar hiç vermez, hep ister” mantığı vardır aslında… Ben de maaşımın her zaman iki katına çıkmasını hep istemişimdir. Ama hiç olmadı, buna rağmen 15 yılımı aynı yerde çalışarak geçirdim. Eğitim aldığımız dönemlerden birisinde de hocamızla bir hayli tartışmıştık bu konuyu…
Eğitimi aldıktan sonra yapılan testte ise, benim ve benimle aynı fikirde olanların sonucu çok ilginçti…
Çalıştığımız yerde paranın önemi en son sırada yer aldı. Çalışma şartları, çalışma hayatı ve huzuru, sosyal imkânları,  çalışma güvenliği ve çalıştığınız işletmeye olan güven ilk sıralarda yer almıştı.
Yani mutluyduk.
İşte, Turizmde para kazanmak için yatırım yapanların da belde yönetimlerine ve geleceğine güvenle bakabilmeleri için ışık görmelerinde mutlaka fayda var.
Alanya ve bölgesinde yer alan yerel yönetimlerin bu sektörde yer alan kararlı iş adamları ile birlikte hareket etmeleri kaçınılmazdır.
Bu arada Turizm sektöründen anlamayanların veya yapmadan para kazanma peşinde koşanların, anlayıncaya kadar kendilerinin de zarar göreceklerini ve en önemlisi de Türk Turizmine zarar vereceklerini bilmeleri gereklidir.
Sıcaklar bunaltıyor demiştim…
Her şeye rağmen dünden oruçlarına başlayan herkese Mübarek Ramazan ayının sağlık, mutluluk ve bereket getirmesini temenni ediyorum.
 Sağlıcakla Kalın, Hoşça Kalın.