TOPLUMDA TASARRUF BİLİNCİNİN OLUŞMASI
Her toplumun kendine has bazı özellikleri bulunmaktadır. Bu özelliklerden biri de tasarruf bilincinin o toplumda oluşmasıdır. Örneğin; Alman’lar tarihsel süreç içerisinde geçirdikleri savaşlar ve ekonomik bunalımlar nedeniyle tasarruf denen kavramı çok iyi bilirler ve kazandıkları parayı da bilinçli bir şekilde harcarlar. Aynı durumu Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin vatandaşları içinde söyleyebiliriz. O yüzden ekonomik yönden kalkınmışlardır. Bize gelince herhalde toplumsal bilinç düzeyimiz yeterli ölçüde gelişmediği için tasarruf denen kavramı yaptığımız harcamalarda pek dikkate almayız. Daha doğrusu bizler; ister kendi paramızla isterse tüketici kredisi ve kredi kartları ile olsun harcadıkça, tükettikçe mutlu olan bir yapıya sahibiz. Bu mutluluğumuzun nedenlerinden biri de etrafımızdaki kişilere karşı bir yönden “hava atmayı” seven bir yapıda olmamızdan ileri gelmektedir. Geçenlerde bir akaryakıt istasyonunda klasik otomobilimi yıkarken aynı yerde son model otomobilini yıkayan bir delikanlı ile konuşurken “bu otomobil senin mi?” dedim. Delikanlı “Evet benim” dedi. Bende “babam sağolsun” dedim ve birlikte gülüştük. Aynı durumu cep telefonları için de söyleyebiliriz. Daha 12-13 yaşında ki çocukların elinde son model dokunmatik cep telefonları var. Çocukların da bu kez otomobilde olduğu gibi “babam sağolsun” dediklerini duyar gibi oldum. Verilen bu gibi örneklerle her zaman karşılaşabiliriz. Burada önemli olan bu durumdaki ailelerde tasarruf bilincinin yeterli ölçüde gelişmediğini söyleyebiliriz. Ancak üretmeden tüketen toplumlarda “Ayağını yorganına göre uzat” denen atasözünü uygulamakta kolay değildir. Açın holding medyasın televizyon kanallarını, toplumu reklamlar sayesinde beyni yıkanarak bilinçsiz bir tüketici durumuna getiriyor. Esasında tüketim gereksinimini karşılamak kişilerin en doğal hakkıdır. Ancak elde ettiği gelire göre giderini saptamak kişilerin kültürel birikim ile orantılıdır. Ancak ülkemizde uygulanan sistem uyarınca toplum sürekli tüketime yönlendiriliyorsa yapılacak işlemlerin başında o toplumun eğitilerek tasarruf bilincinin yerleşmesini sağlamaktır. Ekonomi bilimi de insanların sınırsız olan ihtiyaçlarını sınırlı bir hale getirmek için ortaya çıkan bir bilim dalıdır. Bu bilim dalını baz alarak ihtiyaçların karşılanması konusunda tasarruf bilincine göre hareket edilmesi öncelikle o toplumdaki ailelerin eğitilmesi ile mümkün olur. Unutmayalım eğitilmiş aileler, eğitilmiş bir toplum yaratır. Eğitilmiş toplum da tasarruf bilincine göre hareket eden bir toplum özelliğinde olur. Tüm halkımızın Ramazan Bayramını içtenlikle kutlar, sağlık ve mutluluklar dilerim.