TOPLUMA YÖN VERENLERİN ÜSLUBU DÜZGÜN OLMALI
Ülkemiz her ne kadar demokrasi ile yönetiliyor desek de, demokrasinin temelleri henüz oturmamıştır. Yasalarımız çağın çok gerisindedir. Adalet sistemi, eğitim sistemi, sağlık sistemi yazboz tahtasına dönüştürülmüştür. Yani ülkemizde gerçek demokrasiden söz edebilmenin tek yolu; devleti meydana getiren kurum ve kuruluşların sağlıklı işlemesi, fakirliğin, yoksulluğun ve işsizliğin ortadan kaldırılması ile mümkündür. Burada asıl sorgulanması gereken, ülkemizde uygulanan ekonomi modelidir. Bu açıdan büyük fotoğrafa baktığımızda asıl sorunun buradan kaynaklandığını görüyoruz. Şöyle ki; ülkemizde uygulanan ekonomi modeli “önce insan” odaklı olmaktan çok uzak, siyasetçilerin günü kurtarmak için “önce sermaye” odaklı bir ekonomi modelini uyguladıklarını görüyoruz. Daha açık belirtmek gerekirse; yasal düzenlemeler günün koşullarına göre yenilenmediği gibi, özel teşebbüslerin kendi iç hukuklarını her türlü yasanın üzerinde sayarak ve hatta insanların anayasal hakları bile göz ardı edilerek pervasızca uygulama alanına soktuklarını görürüz. Örnekleyecek olursak; Banka Düzenleme Denetleme Kurulu (BDDK) Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) gibi kuruluşların tamamen kendilerini korumaya yönelik önceden hazırladıkları tek taraflı tip sözleşmeleri tüketiciye dayatarak imzalamak zorunda bıraktıklarını açıkça görmekteyiz. İşte bu ve buna benzer uygulamalar karşısında tüketici mutluluğundan söz etmek mümkün görülmemektedir. Aslında bu tespitlerin baş sorumlusu elbette ki siyaset kurumudur. Zaten tam demokrasiden söz edebilmek için öncelikle siyaset kurumunu ele almak lazım. Bizdeki siyasi yapılanmada; fırsatı elinde bulunduranların birlikte üretmek yerine diğer rakiplerini yok etmeye yönelik bir anlayış içinde olduklarını görmekteyiz. Ortak menfaatlerde birlikte hareket etmedikleri ve siyaseti eleştiri odaklı yapmayı adet haline getirmeleri ülkemize çok şeyler kaybettiriyor. Doğal olarak bu durumdan en fazla olumsuz yönde etkilenen geniş halk kitleleri oluyor. Oysa ki halkın doğru ve doyurucu bilgilendirilme hakkı vardır. Üzülerek söylemek gerekirse öncelikle siyaset kurumu kendisine çeki düzen vermelidir. İşsizliğe, yoksulluğa çözüm getirecek projeler üreterek halkın beğenisini kazanmak yerine, milli ve manevi duyguları siyasete yem yaparak halkı etkileme gibi kolay ve çok tehlikeli bir yola başvurmaları siyaset kurumunun çıtasını düşürmektedir. Siyaset kurumu ayrıştırıcı değil, kaynaştırıcı olmalıdır. Maalesef bu olguluğu hala yakalayamadık. Ülkemin ve nefes aldığım, yani yaşadığım yer olarak ve birlikte yaşamak mecburiyetinde olduğum Alanya halkının da ortak menfaatleri doğrultusunda değerlendirme yapmak mecburiyetinde kendimi sorumlu saydığım için; Alanya’daki siyaset anlayışını tek bir cümle ile özetlemek gerekirse, arkadaşlarım muhtemelen bana çok darılacaklar ama, çıtası çok düşük, lisanı çok kaba, yöresel projeler üretmek yerine, kimi zaman tepenin iz düşümü, kimi zaman da karşılıklı çok gereksiz eleştiriler bizleri son derece olumsuz etkiliyor. Oysa ki; topluma yön veren insanların eylemlerinde ve söylemlerinde çok dikkatli davranmaları gerekir. Toplumumuzun öncelikli beklentileri bence budur.
Saygılarımla.